Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Locke Gönderileri

Locke kitaplarını, Locke sözleri ve alıntılarını, Locke yazarlarını, Locke yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Hayatın anlam taşımasını beklediğim yok ama taşaklarımızı tekmeleyip durmaktan vazgeçse çok iyi olurdu.”
Filazof John locke ayakkabı tamircisinin anılarıyla uyanan bir prensi ve prensin anılarıyla uyanan bir ayakkabı tamircisini hayal eder... Prens uyandığında kendini ayakkabı tamircisi gibi hissetmeden haklıdır... Locke göre önemli olan bedensel süreklilik değil, psikolojik sürekliliktir. Eğer prensin anılarına sahipsen prenssindir. Ayakkabı tamircisinin  Anılarına sahipsen, prens bedeninde olsan bile ayakkabı tamircisidir...
Reklam
Çevir gözlerini öteki yarı-küreye, ve bak Carolina’ya, yasamacısı bilge Locke olan.” “Jetez les yeux sur l’autre hémisphére, voyez le Caroline, dont le sage Locke fut le législateur,” Voltaire, Traité de la tolérance (1763).
Laissez Faire AçıklamaLaissez faire, sadece mülkiyet haklarını korumayı amaçlayan yeterli düzenlemelerin bulunduğu bir ekonomik ortamda özel taraflar arasındaki alım satım işlemlerinin müdahaleci hükümet kısıtlamaları, tarifeler ve sübvansiyonlardan arındırılmasını ifade eder. Laissez faire, "bırakınız yapsınlar" anlamına gelir. Vikipedi
Sonuçta, Locke’un formülasyonu Barry’nin ifade ettiği gibi “büyük ölçüde mülkiyetin birik(tiril)mesine ilişkin saf ahlaki teorilerin hareket noktası olmuştur. Çünkü bu formülasyon devlet gibi ayrıcalıklı kurumlar için mülkiyet hakları keşfeden kurallara bireyci karşı çıkışın da temelini oluşturur. Ancak bu anlayış çağdaş dünyada pek fazla uygulanabilirliğe sahip görünmeyebilir, çünkü Locke’un esas olarak hakkında konuştuğu şey –yani toprak/arazi- bireysel sahiplenme için çok uzun zamandır sözkonusu değildir. Yine de, mülkiyet başka biçimlerde her zaman yaratılmaktadır ve böyle durumlarda bir tür Lockeçu mantığın pekala bir yeri olabilir”[11]. 1] Alaeddin ŞENEL, Siyasal Düşünceler Tarihi, Sevinç Matbaası, Ankara 1982, s.444-45. [2] John LOCKE, Hoşgörü Üzerine Bir Mektup, Çev.Melih YÜRÜŞEN, Siyasal Kitabevi, Ankara 1995, s.7. [3] LOCKE, Two Treatises Of Government, s.184. [4] YAYLA, a.g.e., s.34. [5] AKIN, a.g.e., s.131. [6] George SABİNE, Siyasal Düşünceler Tarihi II, Çev. Alp Öktem, Türk Siyasi İlimler Derneği Yayını, Ankara 1969, s.214. [7] YAYLA, a.g.e., s.40. [8] AKIN, a.g.e., s.131-32. [9] RUSSELL,', a.g.e., s. 614-17. [10] Giovanni SARTORİ, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş , Çev. Tunçer Karamustafaoğlu-Mehmet Turhan, Türk Demokrasi Vakfı Yayını, Ankara, 1993, s. 405. [11] Norman BARRY, Komünizm Sonrası Dönemde Klasik Liberalizm , Çev. Mustafa Erdoğan, LDT Yayınları, Ankara, 1997, s. 91.
Buna karşılık Sartori’nin ifade ettiği gibi günümüzde dahi birçok yazar liberalizmi ekonomik liberizm ile karıştırmaktadır. Bu liberalizme karşı büyük bir haksızlıktır. Birçok liberal düşünür gibi Locke’da bir laisses faire ekonomisi kuramcısı değildi. Bu düşünürlere göre liberalizm hukuk devleti ve anayasal devlet demekti. Üstelik özgürlük ekonomide serbest ticaret hele hele en güçlünün yaşayabilmesi demek olmayıp siyasal özgürlük demekti[10].
Reklam
Locke’un mülkiyet anlayışı üzerine farklı görüşlere rastlamaktayız. Bunun nedeni, mülkiyet kavramına verdiği anlam ve önemden kaynaklanmaktadır. Örneğin, Russell Locke’un mülkiyet anlayışının bazen uygulanabilirliği olmadığı, bazen eksik olduğu, bazen de yanlış örnekler üzerine temellendirildiği gibi eleştiriler ileri sürmektedir. Üstelik Russell’a göre “Locke’un mülkiyet hakkındaki görüşleri üzerine söylenenlerden, onun toplumda üstün olan kapitalistlerce şampiyon ilan edildiği; ve bu şampiyonluğun, hem kapitalistlere göre, toplum alanında üstün hem de aşağı düzeyde olanlara karşı kazanılmış olduğu düşünülebilirdi. Bu tam doğru bir düşünce olurdu”[9].
Locke, mülkiyet hakkının sınırını da belirtmeye çalışmıştır. Toprağı insanoğluna veren Tanrı olduğuna göre, mülkiyet hakkı kutsaldır. Kimse kimsenin toprağına, mülküne el uzatamaz. Ne var ki, toprağı veren Tanrı, bu nimetten herkesin yararlanmasını da istediği için, ihtiyacını karşılayacak kadar mülk edinmek de her insanın hakkıdır. Şu halde, her insanın mülkiyet hakkı, öteki insanların mülkiyet hakkıyla sınırlanmıştır. Toplumdan önce var olan bu hakkı korumak, toplum yasalarına düşer. Siyasal iktidar, mülk sahiplerinin mülk sahiplerine verdiği bir yetkedir”[8].
Toparlanacak olursa, doğa durumunda insanın mülkiyet hakkının iki yerden kaynaklandığı ortaya çıkar: 1) Emeğini, dolayısıyla kendisinin bir parçasını nesneye katmasından, 2) Yaşamak için sahip olmak zorunda olmasından. Birincisi açısından mülkiyet, herkesin aynı şeyi yapmaya hakkı olduğundan bir nevi sözleşmeye dayanan haktır. İkincisi bakımından ise, insan doğasından kaynaklandığı için, doğal bir haktır[7].
Özel mülkiyet, insanın emeğiyle, kendi kişiliğini üretilen nesneye yaydığı için doğmuştur. İnsan, üretilen nesneye kendi gücünü harcamakla onları kendisinin bir bölümü durumuna getirir. Bunların yararlıkları da, genel olarak üzerlerine harcanan emek ile orantılıdır[6]. Diğer yandan, insan yaşamak için bunu yapmak zorundadır. Bunun için, başkalarının rızasına gerek yoktur. Çünkü, öbür insanların rızalarını beklemeye koyulan, muhtemelen hiçbir zaman ortaya çıkmayacak bir ortak rızayı beklerken hayatını kaybederdi.
Reklam
Locke’un düşüncesince yaşam, özgürlük ve mal sahipliği birbirinden ayrılmaz bir bütündür ve genel olarak mülkiyet kavramı ile açıklanmaktadır. Bununla birlikte, Locke’un felsefesini analiz eden çalışmalarda, mülkiyetin günlük kullanımındaki anlamının ön plana çıkarıldığı görülmektedir[4]. Bunun yanısıra Locke mülkiyet hakkının çalışmayla kazanılacağına inanmaktadır. O’na göre, yeryüzü Tanrının insanlara ortaklaşa yararlanmaları için sunduğu bir nimettir. Akıllı bir yaratık olan insan, bu nimeti çalışması ile işler, üretir ve kendi emeğiyle doğadan söküp aldığı bu nimet de onun malı olur. Mülkiyetin gerçek kaynağı insanoğlunun çabası olup, mal edinme konusunda çalışmanın dışında herhangi bir sözleşmenin, yasanın ya da otoritenin sözü geçemez[5
Hoşgörü Üstüne Bir Mektup adlı eserinde Locke mülkiyeti en geniş anlamda tanımlamaktadır. O’na göre devlet, insanların sadece kendi sivil çıkarlarını tedarik etmek, korumak ve geliştirmek için oluşturulmuş bir insan toplumudur. Bu sivil çıkarlar “hayat, özgürlük, sağlık ve bedenin dinlenmesi; ve para, araziler, evler, eşyalar ve benzeri gibi dışsal şeylerin mülkiyetidir”[2]. Yine, Locke mülkiyeti Two Treatises Of Government adlı eserinde mülkiyet “genel adı” altında topladıklarının insanların “canlarının, özgürlüklerinin ve mallarının” olduğunu ifade etmektedir[3].
Locke’a göre birincil doğal hak insanın kendini koruma ve yaşama hakkı olduğu için bu amaç uğruna gerekli olan şeylere de hakkı vardır. Tanrı insanlara toprağı ve yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak olan her şeyi vermiştir. Bu nedenle üzerindeki ve içindeki şeyler açısından olmasa da, toprağın kendisi açısından insanları n özel mülkiyetinin olması Tanrının istenci ile uyumludur. Özel mülkiyet için birincil hakkı oluşturan şey emektir; doğa durumunda bir insanın emeği kendisinindir ve “emeğini karıştırarak kökensel durumundan uzaklaştırdığı her şey de onun olmaktadır.” Örneğin meyve ağaçtayken herkesindir ama toplanan meyve toplayanındır. Çünkü onlara emeğini katmış ve onları ortak mülkiyet durumundan uzaklaştırmıştır. Toprak için de durum böyledir: Bir kişi korudaki ağaçları kesip temizler ve açılan alanı sabanla sürdükten sonra oraya tohum atarsa, o toprak da, alı- nacak ürün de onundur. Çünkü bu işe emeğini katmıştır. Kuşkusuz bu betimleme doğa durumu için geçerlidir. Yurttaş toplumu durumunda özel mülkiyetin ve emeğin düzenlenmesi farklı koşullarda ve yurttaşlık yasalarına göre düzenlenip korunur. Locke’a göre insan iki hakla doğar: Birincisi öz varlığına bir özgürlük hakkı, ikincisi, kardeşleri ile birlikte babasının mülklerini miras alma hakkıdır. Çünkü doğa durumunda aile doğal toplumdur ve babaların çocuklarını geçindirmek gibi bir ödevleri vardır
İnsanlar doğaları gereği etik yasayı ve kutsal yasayı keşfetme ve buna göre davranma yeteneğine sahiptirler. İnsan kendisini saldırılara karşı savunabilir ve kişisel kararına dayalı olarak saldırganları cezalandırabilir ama bu durum yaşamını ve özgürlüğünü koruma hakkından doğar. İnsan bu eylemi kendisini sürekli bir yargıç olarak görmeksizin, doğal ahlak yasası gereği gerçekleştirir. Locke’un öngördüğü doğa durumunda bireyin değeri, onun Tanrı’nın bir yaratığı olarak sahip olduğu yaşama hak ve özgürlüğü, akıl yasası olarak tüm insanlar tarafından algılanıp kabul edilir; şu halde özü ahlaksal ve Tanrısal olan doğa yasası, insanların doğal hak ve ödevlerini onlara aklı n sesi olarak duyurmaktadır. Locke’a göre insanların doğuştan sahip oldukları doğal haklar, kendini koruma ve yaşamını savunma hakkı, özgür olma hakkı ve mülkiyet hakkıdır.
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.