Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mahpus Yılmaz Güney

Hasan Kıyafet

Mahpus Yılmaz Güney Gönderileri

Mahpus Yılmaz Güney kitaplarını, Mahpus Yılmaz Güney sözleri ve alıntılarını, Mahpus Yılmaz Güney yazarlarını, Mahpus Yılmaz Güney yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Selimiye’de iken “Ka­falarına balyoz gibi inen filmler yapacağım” diyordu.
12 Mart sonrası, 1973’lerdi. îşte herkes gibi, zorunlu bera­ berdik. Birbuçuk yıl falan. Ben şahsen Yılmaz’ı çok sekter bu­ lurdum. Örneğin bir ara “Sigara içeni, teşbih çekeni dışlayın. Bu burjuva alışkanlığıdır” diye tutturdu.
Reklam
Brecht diyor ki: “Uzun süre değiştirilmeyen artık hiç değişmeyecekmiş gibi görünür. İnsanlar kendi aralarında yaşanan yaşamın dışında bir yaşam aramama eğilimindedirler.” Yılmaz değiştirilmeyenin de değişebileceğini, insanın kendi yaşamının dışında da bir dünya olduğunu görenlerdendir.
Sayfa 171 - Dönüşüm Yayınları
Onun sevdiği özdeyişler de önemlidir. Eski CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Altın Koza’da yapılan haksızlık için: “Bir ülkeye diktayı baskı yapanlar değil, baskıya boyun eğenler getirir” demişti. Yılmaz bu sözü çok severdi. Yine buna benzer bir özdeyişi de bir süre ağzından düşürmemişti: “Sizin yüksekliğiniz, bizim eğilmişliğimizden.”
Sayfa 171 - Dönüşüm Yayınları
Ezilen insanın öfkesi namluda fişektir. Patlayacağı zamanı kestirmek güçtür. Ama patlayacağını kestirmek güç değildir. Çünkü mutlaka patlar. Bilgi ve hüner ona yön verir.
Sayfa 169 - Dönüşüm Yayınları
Yılmaz Güney'in sanat anlayışı
Yılmaz’ın sanatı politika ile nasıl iç içe gördüğünü kendinden dinlersek: “... Benim anladığım sanat, sınıf mücadelesinin en etkili ve en ihmal edilmez silahlarından birisidir. Ve emperyalizme, tefeci bezirgan, toprak ağası, gerici ortaklarına, revizyonistlere, oportünistlere, sözde marksist şovenlere, burjuva ve küçük burjuva milliyetçiliğine, her türlü gerici kültür, siyaset ve ideolojilere karşı acımasız savaş verir. Bize düşen tarihi görev: Halkımızın ve dünya halklarının; maddi, manevi esaretlerinin temel nedeni olan ve dünya halklarının gelişmelerini hayatın her alanında engelleyen emperyalizm ve burjuva uşaklarının, feodal kalıntıların, ekonomik, ideolojik, toplumsal, siyasal ve kültürel bütün gerici kuramlarına karşı uzlaşmaz bir savaş vererek; pençelerinden, boyunduruklarından kurtulmaktır. İşte ben bunun için yazıyor, bunun için sanat yapıyorum. Ve bu nedenle de halkın sanatçısı halkın savaşçısıdır, diyorum. Gerçek devrimci sanatçı, memleketinin politik ekonomik durumlarıyla yakından ilgilidir. Kendisini bunun dışında gördüğü an, sanatçı niteliğini yitirir. Bir sanatçı eylemin dışında olduğu zaman, eski devirlerin sanatçısı olur. Yazar, bozar. O kadar!”
Sayfa 168 - Dönüşüm Yayınları
Reklam
Bazılarının dediği gibi iki üç ayrı Yılmaz Güney yoktur. Bizce kendi diyalektik bütünlüğü içinde tek Yılmaz vardır. Soyadının Pütün’ken Güney olması, Urfa’da aynalara ateş etmesi bizi şaşırtmamalıdır. Çünkü yaşam denen bu kavganın yolu cetvelle çizilmemiştir. Kimdir o tek Yılmaz? Dün haklının yanında haksızın karşısında, bugün ezilenin yanında ezenin karşısında olandır.
Sayfa 166 - Dönüşüm Yayınları
Yılmaz, tüm yapı ve yapıtlarıyla halkımıza mal olmuş, bir proleter sanatçı ve savaşımcıdır. Hiçbir karşı güç onun varlığını ve savaşımını yüreklerden silemez. Yabanda sürüsünü otlatan her çobanın kavalında, her işçinin tulumunda, dumanı tüten her emekçinin bacasında o vardır. “Halk Olarak Biz, O’nunla Övünçlüyüz, Güçlüyüz, Dirençliyiz.”
Sayfa 165 - Dönüşüm Yayınları
Yumurtalık olayı haksızlığından sonra hapisanedeyken kendisine “Asker Arkadaşım” diye seslenen bir mektup yazdım. Askerde kendisini fazla önemsemediğimi, “işte sıradan bir Yeşilçam artisti” diye bildiğimi, fakat niteliğini bilince uğradığı haksızlık nedeniyle çok üzüldüğümü, karşı sınıfın kendisini hapisanelerde çürütmek istediğini yazmıştım. Aldığım ak yanıt kartında “Asker arkadaşım bizi hiçbir zaman çürütemeyecekler” diye yazmıştı. Bu sözü bana bir özdeyiş oldu. Hep güç aldım yaşamımda.
Sayfa 165 - Dönüşüm Yayınları
Kalyon Oteli’nde resepsiyonerdim. Bu otele genellikle film yapımcıları gelir ve bazı sahneleri çekerlerdi. Bir gün ekibiyle Yılmaz Güney de geldi. Öğle yemeği için çekime ara verilince işçisi, artisti hep beraber oturup yemeklerini yediler. Bu durum ilgimi çekti. Oysa şimdiye dek gelen filmciler, işçilere birer sandviç yaptırır, kendileri ayrıca yerlerdi. Dayanamayıp birisine sordum. “Her zaman böyle mi yersiniz?” İşçilerden birkaçı: “Yılmaz ağabey; iş arkadaşı, hastane arkadaşı, hapisane arkadaşı önemlidir der,” dediler...
Sayfa 158 - Dönüşüm Yayınları
Reklam
Sizlerin zulmünden, soygunundan halkı kurtarabilmek için buradayız...
Son zamanlarda sık sık hastaneye gidiyordu. Bu kez gözlerinden rahatsızdı. Adını bilemeyeceğim bir alet yokluğundan muayene olamadı. Bunun üstüne yurtdışında bir arkadaşına yazdı. Epey pahalı ve önemli olan alet gümrüğe gelmiş. Gümrük parasını da Yılmaz Abi’den istediler. O kızdı: ‘Ben bunu hastaneye yardım olsun, halka hizmet olsun diye yapıyorum. İnsanlara işkence yapmak için elektrikli cop ithâl eden devlet, bir sağlık aletinin mi parasını bulamıyor’ dedi. Sonunda alet geldi. Ama görevli göz doktoru aleti kendi özel muayenehanesine kurmuş. Bir gün doktoru görüşe istedi. Aman Allah adama bir laflar söyledi, dirhemini yiyen it kudurur. Ne ahlaksızlığını ne hırsızlığını ne itliğini bırakmadı: “Ulan dürüstçe durumunu anlatsan, istesen, belki sana da getirtirdim. Bizler sizin gibi ahlaksızlar yüzünden buradayız. Sizlerin zulmünden, soygunundan halkı kurtarabilmek için buradayız... Git Allah belanı versin...” dedi.
Sayfa 146 - Dönüşüm Yayınları
—Yılmaz Güney’in buraya gelmesiyle, cezaevinde işkence kalktı. Müthiş örgütçüydü bir kez. İçeridekileri örgütleyiverdi. Cezaevi yönetimi ondan çekindi.
Sayfa 138 - Dönüşüm Yayınları
Arkadaşlardan biri iyice üşümüş olacak ki: “Komutanım hiç olmazsa bizi şöyle içeri alın,” diye ricada bulundu. Tabii almadılar. Onlar öte gittikten sonra Yılmaz Abi arkadaşa kızdı: — Kardeşim parası olmayandan borç, merhameti olmayandan merhamet istenir mi? Üstelik bütün bunları daha önce toplantılarımızda uzun uzun konuştuk, dedi.
Sayfa 120 - Dönüşüm Yayınları
Yüzbaşı mıydı ne birisi bana suçumu sordu. Kan davası dedim. “Bak ne güzel adam gibi bir suçun varmış. Ne demeye komünistlerin içine karışıyorsun” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Gülesim geldi.
Sayfa 119 - Dönüşüm Yayınları
Yılmaz Abi “halk” sözcüğünü çok kullanırdı. Bir de “Abi”, küçüğe-büyüğe Ağabey, derdi. Bir gün “niye böyle diyorsun” dedim. “Benim abi dediğim insanlar halk. Ne yani halk benden büyük değil mi” dedi. “Kendinizi anlatırken, halka beni de anlatın. Olduğum gibi anlatın. Bu düzen beni halka yanlış tanıtır. Güvenim yok onlara...” derdi.
Sayfa 116 - Dönüşüm Yayınları
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.