Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hayat, Sokaklar, Edebiyat

Manzaradan Parçalar

Orhan Pamuk

Manzaradan Parçalar Gönderileri

Manzaradan Parçalar kitaplarını, Manzaradan Parçalar sözleri ve alıntılarını, Manzaradan Parçalar yazarlarını, Manzaradan Parçalar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir şehirde benim gibi, ona bağlı kalarak, onu bir kader gibi benimseyerek yarım yüzyıl yaşamak, şehri insanın kendi ruhunun ve vücudunun bir parcasi yapiyor. Yillar sonra sehrin sokaklarndaki, dükkânlar ve meydanlarindaki degisimleri insan kendi gövdesindeki yaralar, cibanlar, yıpranmalar gibi, önce çocuksu bir telaş ve kederle (çocuklugumun en önemli sinemaları kapandı, kitapçı, oyuncakçı dükkanları yok oldu), daha sonra kendi gövdesinin sekil değiştirmesi gibi bir çeşit tevekkülle karşılıyor.
Edebiyat
Edebiyat iyiden ve kötüden, şeytanlardan ve meleklerden oluşur; giderek artan ölçüde, sadece şeytanlarımla ilgileniyorlar.
Sayfa 541 - İletişim , Orhan PamukKitabı okudu
Reklam
Hegel bir yerde, “Minerva'nın kuşu, olaylar olup bittikten sonra, geceyarısı uçar,” der. Yani tarihin ya da olup bitenlerin anlamı, her şey olup bittikten sonra dile gelir, anlaşılır, der. Bizim modernizmle ilişkimiz aslında bu bağlamda —alaycı bir şekilde söylüyorum— Hegelci bir ilişkidir. Biz modernizmi içeriden yaşamadık, onu içselleştirip şiddetini ve öfkesini duymadık. Modernizm Batı'da bütün şiddetiyle yaratıcılar tarafından yaşanırken, bizim yaratıcılarımız kurulan cumhuriyetin, emekleyen solun toplumsal sorunlarıyla iyi niyetli öğretmen tutumuyla ilgiliydiler. Modernizm yaşanırken bu onlara bir aşırılık, bir tuhaflık olarak göründü. İdealist öğretmenler, Batı'daki şeytani ruhu görmek isteseler bile, belki de bütünüyle göremezlerdi. Modernizmi, müzeleri kurulduktan, ansiklopedileri yazıldıktan sonra öğrendik ve şimdi de belki de şu son beş-altı yıldır, onun halesiyle geçmişte yaptıklarımızı anlamaya çalışıyoruz. Kendimize modernizmin aynasında bakmaya çalışıyoruz. Bence yaşanmamış bir hayatın olmayan bir izdüşümünü boşuna aradığımız yanlış bir ayna. Modernizmin ışığı sanki bizim geçmişimize de sürülmüş olsun, bizde de böyle şeyler yapılmış olsun istiyoruz.
Sayfa 303Kitabı okudu
Ben ve elimdeki plastik torbalarım, bu dünyanın içinde, kendi halimizde duruyorduk. Kendimizin ve bu dünyada olduğumuzun hiç mi hiç farkında değildik ki, birden asansörün kapısı açıldı. Hani olur ya, kendi kendinizeydiniz, asansörün içindeydiniz, birden kapı açılınca şaşırdınız. Güzel bir kadın. Güzel bir kadın mı? Bundan bile emin değilsiniz.
Her şeye yeniden başlayalım. Musluk. Lavabo. Ayna. Hacimlerle yapılmış dünya. Böyle olacağını bilseydim, daha bir dikkat ederdim. Kan çıkmasın dışarı. İçeride kalsın şeytanlar, vahşi rüyalar, karanlık fırtınalar. Bakın bana, elimde titiz ve becerikli bir cerrah gibi tuttuğum traş bıçağım, sapı zarif, kenarı narin ve keskin, kendimi her sabah ne de ciddi ve kansız ameliyat ederim. Gördüğünüz gibi ben bir erkeğim. Cebimde anahtarlar ve bozuk paralar, ayağımda ağırbaşlı ayakkabılar, dudağımın kenarında kurumuş bir nokta kan.
Büyük şair, içinden gelen sesi tanıyan, ona güvenen, kendine ve söyleyeceği sözün gücüne güvenen kişidir. İçimizden geleni dinlemeyi öğrendiğimiz anda, ister şair olalım, ister romancı; şiirin, romanın olması gerektiği gibi, yazılması gerektiği gibi yazıldığını hissederiz.
Sayfa 230
Reklam
Benim için edebi mutluluk, Coleridge'in inanılmaz şiirini, defterlerini, Lowes'unki gibi benzersiz kitapların sayfalarını karıştırarak; şiirin, romanın esrarı, anlamı, kaynakları, amacı ve sonuçları gibi konularda düşüncelere, hayallere dalmaktır.
Sayfa 229
Bitip tükenmez bir entelektüel enerjisi vardır Coleridge'in. Çok okur, durmadan okur, en tuhaf, en ilgisiz, en ücra konularda okumakla da övünür. Bu bakımdan düzenli, sistemli kütüphaneleri, kitapçı dükkânları olan Batı'nın merkezî şehirlerinden çok, Batı dışındaki tutkulu entelektüellerin şu çok bilinen ve çok sevdiğim sözünü tekrarlar gibidir: "Elime ne geçerse okurdum." Ama bu okuma ve kitap merakı, dünyanın çeşitliliğini ve zenginliğini tüketmeye, hayret, hayranlık ve saygı duymaya ve kitap koleksiyonculuğunda değil, dünyayı bilip anlamaya yöneliktir. Coleridge'de bende en çok hayranlık ve kardeşlik duygusu uyandıran, kafasının bu özelliğidir.
Sayfa 227
Kitap adları kafamızda tıpkı insan adları gibidir. Bir kitabı milyonlarca benzeri içinden ayırmaya yararlar. Kitap kapakları ise, insan yüzlerine benzer: Ya yaşadığımız bir mutluluğu bize bütün gücüyle hatırlatır ya da hiç bilmediğimiz mutlu bir âlemi vaat ederler. Bu yüzden kitap kapaklarına insan yüzlerine bakar gibi tutkuyla bakarız.
Sayfa 217
Okuduğumuz bir kitabın yıllar sonra karşılaştığımız kapağı, bize kitaptaki dünyayı ve hayatımızın geçmiş bir döneminde bir köşede otururken bu dünyaya girdiğimizi bize hemen hatırlatan bir ambleme dönüşür.
Sayfa 216
Reklam
Okuma mutluluğu ile kitabı bir eşya olarak elimde hissetmek yavaş yavaş birbirine karışıyordu. Kitabı onu okumaya vaktim olmayacağını bildiğim yerlerde bile işte bu yüzden, bana mutluluk veren bir muska gibi götürüyordum. Sıkıldığım, dertlendiğim bir yerde kitabı gelişigüzel bir yerinden açıp bir paragraf okuyor ve rahatlıyordum. Artık kitabın kelimelerinden olduğu kadar cildinden, sayfalarından da bana bir mutluluk geçiyordu. Artık kitabın anlamı kadar okuması da mutluluk vericiydi.
Sayfa 214
Benim için okumak, metnin anlattığı şeyi aklımızın sinemasında canlandırma işidir. Okumakta olduğumuz metinden başımızı kaldırır, bakışlarımızı duvardaki bir resme, pencereden dışarıya ya da karşımızdaki manzaraya çeviririz, ama aklımız gördüğümüz şeyle değil, az önce hakkında okuduğumuz öteki dünyayı canlandırmakla meşguldür. Yazarın hayal ettiği öteki dünyayı bizim görebilmemiz, mutlu olabilmemiz için hayal gücümüzün harekete geçmesi gerekir. Bu da okuduğumuz metnin, öteki mutlu dünyanın yalnız okuyucusu değil, bir parçası, hatta biraz da onun yaratıcısı olduğumuz izlenimi vererek bizi mahrem bir mutluluğa çağırır. Kitap okumayı, iyi bir edebiyat eserini okumayı vazgeçilmez yapan şey, bu mahrem mutluluktur işte.
Sayfa 211
Çünkü kelimeler ve edebiyat, karıncalar ya da su gibidir: Çatlaklara, deliklere, görünmez aralıklara her şeyden önce ve en iyi şekilde kelimeler girer. Hayat hakkında, dünya hakkında asıl merak ettiğimiz şey de, önce bu görünmez çatlaklarda belirir ve onu her şeyden önce iyi edebiyat görür. Yeni ve iyi edebiyatın, hayat hakkında hiç söylenmemiş parlak bir söz gibi, vazgeçilmez bir haber niteliği vardır ve bugün kitap okumaya beni en çok bağlayan şey de bu.
Sayfa 210
Okuduğum şeylerden aldığım bilgilerle olmak istediğim kişinin yolunu çizecektim...
Sayfa 210
990 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.