İnsanların, birbirinin nerede olduğunu ya da nasıl hissettiğini bilmesi için onun yakınında olması gerekmez. Arada büyük mesafeler varken de haberleşmek mümkündür sevgili Antonia…
23 Ekim 1769
Şimdi o ben aynaya bakıyorum ve ne ormanda atıyla çılgınca koşturan üstü başı çamur içindeki kızı, ne de çıplak ayaklarıyla Schönbrunn’daki havuza girmiş kızı görebiliyorum. O kız fıskiyelerin sisleri arkasında kayboluyor. Annemin olmasını istediğim kişiyim. Muhteşemim. Belki de başka bir şey olamadığım için muhteşemim. Aynadaki görüntüme daha yakından bakmak için ileriye doğru eğiliyorum. Çok zor. Peruk iki kilo geliyor. Elbisenin kendisi yirmi iki metre ipekten dikildi ve üzerinde dört kilo inci var. Ben yine de uçarcasına yürüyorum. Çok hafifim. Annemin rüyasıyım. Ve rüyaların ağırlığı yoktur.
18 Şubat 1769
Nasıl hanedandan birisinin hem “sokaktan arkadaşları” oluyor hem de aynı zamanda bu sarayda kralın şarabını kim verecek ya da kraliçenin kombinezonunu kim giydirecek diye sayısız görgü kuralları oluyor. Sanırım oraya gittiğimde şaşırıp kalacağım.
17 Nisan 1770
Bugün öğlen tam 12‘de Hofburg’un konferans salonunda annem, ağabeyim Joseph, onların bakanları ve kurul üyelerinin önünde Habsburg hanedanı soyundan gelen birisi olarak tüm haklarımdan vazgeçtiğim red belgesini imzaladım. Bu ne benim ne de gelecekte sahip olacağım çocukların tahta hak iddia edemeyeceği anlamına geliyor. Bu haklara, annemle beraber imparator olarak görev yapan Joseph ve onun çocukları sahip. İncil üzerine yemin etmem gerekti. Garip bir histi. Burada doğdum, burada yaşadım, Avusturyalıyım, ama artık böylece bunlardan vazgeçmiş oluyordum. Bu zihinsel bir vazgeçiş. Artık içinde doğduğum şeyler üzerinde hak iddia edemeyeceğime dair kendimi alıştırmam için. Dört gün sonra doğduğun ülkeden uzaklaşmak üzere iki Berlin’den birine bindiğimde bedensel bir vazgeçiş bunu takip edecekti.