Dünyanın etrafında turlayan, mucizelere inan, kelebek etkisiyle savrulan bir rüzgârım ben. Savurduklarım yara bere içinde, savurdukça hırçınlaşan bir ben varım.
Gözlerim ağrıdı, uyumam gerek. Rüzgârlar uyuyabilir mi derseniz? Gözlerim kayık görmeye başladı bile. Kâbuslarıma dalıyorum. Direnmek boşuna biliyorum. Kendi rüzgârım ateşe savurdu beni her zamanki gibi. Ateşe koşuyorum ben de. Hızlanıyorum, hızlandıkça ayak parmaklarım sızlıyor. Ateş korkusu daha ben alevlenmeden yüreğimi sarmıştı işte. Yavaşlayıp nefes almak istiyorum. Duruyorum derin bir soluk alıyorum. Soluk ciğerlerimi yakıyor, uyuyorum. Aslı şudur hava kararmış, soğuktan yapraklar titrerken ben yanıyorum. Dört katlı bir binanın çatısındayım ve dondurulmuşçasına kımıldamadan oturuyorum.