Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kültür Serisi: 180

Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği

Mehmed Niyazi

Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği Gönderileri

Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği kitaplarını, Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği sözleri ve alıntılarını, Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği yazarlarını, Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cahil Bilgi Sayfa -139
Bugünkü sanayi medeniyetinin geleceği, pek muhtemelen mevcut anlayıştaki ilim adamlarından, mühendis ve iktisatçılardan ziyade, insan şahsiyetini mükemmelleş­tirme yolunda yeni gayretler sarf edeceklere bağlıdır. Onlar bizlere ruhumuzun ve kalbimizin kalitatif kaynak­larını duyurabilirlerse, maddenin kombinezonlarından oluşan medeniyetimize yüreğimizi katar, onu insanîleştiririz. Sonuç olarak insanın mutluluğu, bizzat insanın fıtra­tında mevcut bulunan, fakat günümüzde kullanılmayan özelliklerimizin geliştirilmesine bağlıdır. Bu özellikleri­mizin arasında sevgi ve ihsan, akıl kadar önem kazan­mazsa, ihtiraslarımız iyice mahutlaşır; biz de sadece onla­rı tatminle yükümlü kölelere döneriz. Evet, son dönemlerde Batı’da gelişen bilimler, in­sanlığın refahını yükselttiler. Ama aynı bilgiler karanlığa düşen ışık parçalarını menşeini düşünmeden kovaladığı ve insanlığı maddenin esîri haline getirdiğinden olmalıdır ki bir Hintli bu ilimler için, “Batı ilmi, cahil bir bilgidir” demiştir.
Sayfa 139 - Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği - ÖTÜKEN NEŞRİYAT - Mehmed Niyazi -Kitabı okudu
Cahil Bilgi Sayfa -138
Huzurun kaynağı yürektir. Hayata onu da katmalı­yız. Akıl bize kendimizi düşündürürken yüreğimiz de başkalarının varlığını bizlere duyurur. Yüreğin kaynaklık yaptığı sevginin bize duyuracaklarını muhakkak ki akılla idrak edemeyiz. Akılsız bir şey yapmak, klâsik anlamda bilgi sahibi olmak elbette mümkün değildir; fakat aklı putlaştırmak da son derece yanlıştır. Muhyiddin-i Arabî, şu örnekle aklın sınırlarını, çelişkilerini çarpıcı bir şekilde ortaya ko­yuyor: “Birisi peygamberliğini iddia etse, mucizesini de karşısındaki duvarı konuşturmakla göstereceğini söylese, “Konuş ya duvar!” dese ve duvar da konuşsa… Konuşan duvar, “Sus ey şarlatan, sen peygamber değilsin” dese, akıl ne hüküm verecektir! İddia sahibi peygamber olma­sa, duvarı konuşturamazdı; peygamber olsa idi, duvar “Sus ey şarlatan, sen peygamber değilsin” demezdi.” Modern denilen ilimler ortaya bir medeniyet çıkar­dılar. Tabiata karşı, insanın mücadelesinde yardımcı olan bu medeniyet maddenin kombinezonlarına dayanmakta­dır. Maddenin kombinize edilmesinde muharrik unsur akıl olduğuna göre, ortaya çıkan medeniyetin en belirgin özelliğinin hodkâmlık olması tabiîdir; çünkü az önce de işaret edildiği üzere, akıl nalıncı keseri misâli devamlı kendine yontar. Bu telakkî tarzı şahıstan topluma doğru yayıldıkça felaketler de o oranda büyür. Amerika yerlile­rinin Avrupalılar tarafından öldürülmeleri, kitle halinde soy kırımları, Batıkların sömürgelerini talan etmeleri hep bu medeniyetin tabiî sonuçlarıdır.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
ı okudu Cahil Bilgi Sayfa -137
Toplumun harcında önemli payı bulunan metafizik, ya toplumun hurafede boğulmasına sebebe olur, yahut da cemiyetin özünü teşkil edecek manevî dinamizmi or­taya çıkarır. Derinliğini bu manevî dinamizmde bularak, cemiyetin ahlakı, gelenekleri, maddî âlemi ayakta tutan ne varsa oluşur. Metafiziğin hayatın dışına atılmasıyla kader haline gelen
Sayfa 137Kitabı okudu
Cahil Bilgi Sayfa -136
Batı da gelişen ilim, mahiyeti icabı, akli bilgidir.Bu konuda akılcılık, sadece aklın bir değer olduğunu göstermekle kalmıyor, onun üstünde başka birşeyin bulunmadığını, dolayısıyla ilmi bilginin ötesinde mümkün olabilecek bir bilgiden söz edilemeyeceğini savunuyor; böyle olunca da metafiziğin inkârı zaruri hale geliyor, Bergson ilmi bilginin
Sayfa 136Kitabı okudu
Cahil Bilgi Sayfa -135
Karl Poper, çağdaş fiziğin içinde bulunduğu uyku halini,”Bir metafizik araştırma programının yokluğuna bağlamakla aynı noktaya işaret ediyor. Bu, çağı aşan kafalar da, ,bugün geldiğimiz noktayı arzu etmiş olsalardı, Descartes hiç bu husûsun altını çizer miydi?: “Bütün felsefe,bir ağaca benzer. Kökleri metafizik, gövdesi fizik ve dalları bütün
Sayfa 135Kitabı okudu
Cahil Bilgi Sayfa -134
Batı medeniyetinde idrâkini ve şahsiyetini bulan Schröder de, bu konudaki eksikliği fark etti ve ‘Tabiat ve Yunanlılar” adlı eserinde dile getirdi: “İlim emin ve de­ğişmez bilgiler edinmemiz yolunda ulaşabildiğimiz en yüksek seviyeyi temsil etmektedir. Ama etrafımızdaki gerçek dünyaya ait bilgilerin pek yetersiz olduğuna şaşı­yorum. İlim gerçekten kalbimize yakın olan, bizi aşırı de­recede alâkadar eden her şeye karşı müthiş bir sessizlik içindedir… Yaratıcı ve ebediyet, iyi ve kötü, güzel ve çir­kin hakkında bir şey bilmiyoruz. İlim bazen bu hususlara ait sorulara cevap vermeye kalkıyor; fakat verdiği cevap­lar çok defa ciddîye alınamayacak kadar aptalca şeyler oluyor.” Schröder’in de belirttiği üzere, mevcut bilimlerin kurduğu dünyada İnsanî bir hassasiyet yok. Ne çare ki in­san, ona dair bir hassasiyetin bulunmadığı dünyada yaşa­mak zorundadır. Bu dünyaya ayak uydurabilmek için de, doğuştan getirdiği bazı değerleri unutmak mecburiyetin­de kalıyor. Bugünkü ilimlere “modern”den ziyade “birimlerin il­mi” demek daha yerinde olur. Maddenin mahiyetinden çok, geçirebildiği safhalar, nasıl daha yarayışlı hâle gele­bileceği bizi ilgilendiriyor. Amelî fayda, merak unsuru­muzun yerini almış bulunuyor. Bunun için de geçen yüz­yıllarla mukayese ettiğimizde, yüzyılımızda Batı’nın İlmî gelişmesinin yavaşladığını müşahede ediyoruz.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Cahil Bilgi Sayfa -133
İnsanları telakkileri ve hayattan bekledikleri yönlen­dirir. İmkânlar da gayelere göre değerlendirilir. Doğulu­lar genellikle hayatta huzuru, Batılılar ise refahı ararlar. Bundan dolayı Doğuluların bakışlarım iç dünyalarına çe­virmelerine karşı Batılılar İlmî faaliyetlerini, maddî ihti­yaçlarını daha kısa yoldan karşılamak, hayat standartları­nı
Sayfa 133Kitabı okudu
Cahil Bilgi Sayfa -132
İnsanda esrarlı, ele avuca gelmez, sezici, keşfedici ve ya­pıcı bir yetenek vardır ki, onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir. İnsana bu özelliği veren şey, kendi var­lığını, kâinatı ve kâinattaki yerini sorgulamasıdır. Sorgu­lamayı da belli disiplinlere kavuşmuş bilimlerle yapar. Aslında bilimleri birbirinden ayırmak mümkün de­ğildir; hepsi de, insandaki merak unsurunun tatminine yöneliktir. Ancak kolay öğrenilebilmeleri ve araştırma­larda sağlıklı sonuçlar elde edilebilmesi için katı ölçülere ulaşmasa bile sınırları belirlenmiş, farklı disiplinlere ay­rılmıştır. Bu disiplinlerin, bütün sorulara cevap verebil­mesi için de insanın bütün melekelerine açık olması ge­rekmektedir. Birkaç yüzyıldan beri bilimle ilgili gelişmeler âdeta Batı’nın tekeline girmiştir. Batı’da bilim kiliseye, yâni mâneviyata sırt dönerek geliştiğinden, günümüzde insan­lığın ortak malına dönüşen bilimler sadece aklın mahsû­lüdürler. Halbuki insanın merak unsurunu akıldan başka tatmin edecek sevgi ve sezgi gibi melekeleri de vardır. Bu melekelerin bize kazandıracağı, insanlığı zenginleştirece­ği hususlar birimlerle ifade edilmediği için Batı’nın “mo­dern bilim anlayışının perspektifinde yer almaması, in­sanlığı besleyen en önemli damarı zaafa uğratmıştır. Gü­nümüzde Batı âleminde bir Goethe, Bethoven, bir Pascal’ın yetişmemiş olmasını da bu damarın zaafa uğrama­sında aramalıdır.
Sayfa 132Kitabı okudu
Cahil Bilgi
İnsanda esrarlı, ele avuca gelmez, sezici, keşfedici pıcı bir yetenek vardır ki, onu diğer canlılardan ayıran en ve ya önemli özelliktir. İnsana bu özelliği veren şey, kendi varlığını, kâinatı ve kâinattaki yerini sorgulamasıdır. Sorgulamayı da belli disiplinlere kavuşmuş bilimlerle yapar. Aslında bilimleri birbirinden ayırmak mümkün değildir; hepsi de, insandaki merak unsurunun tatminine yöneliktir. Ancak kolay öğrenilebilmeleri ve araştırmalarda sağlıklı sonuçlar elde edilebilmesi için katı ölçülere ulaşmasa bile sınırları belirlenmiş, farklı disiplinlere ayrılmıştır. Bu disiplinlerin, bütün sorulara cevap verebilmesi için de insanın bütün melekelerine açık olması gerekmektedir. Birkaç yüzyıldan beri bilimle ilgili gelişmeler âdeta Batı'nın tekeline girmiştir. Batı'da bilim kiliseye, yâni mâneviyata sırt dönerek geliştiğinden, günümüzde insanlığın ortak malına dönüşen bilimler sadece aklın mahsu- lüdürler. Halbuki insanın merak unsurunu akıldan başka tatmin edecek sevgi ve sezgi gibi melekeleri de vardır. Bu melekelerin bize kazandıracağı, insanlığı zenginleştireceği hususlar birimlerle ifade edilmediği için Batı'nın "modern bilim anlayışı"nın perspektifinde yer almaması, insanlığı besleyen en önemli damarı zaafa uğratmıştır.
Sayfa 132Kitabı okudu
Kendine Hayranlık Besleyen bir Toplum yaşamaktan kesilir,
Dünyaya perdelerini indirir ve matem çanına elini uzatır. Her kamil olduğuna inanan gibi, şeytanını içinde taşır; artık kaderi şeytanın insafına bağlıdır.. Ama kültür ve medeniyetin oluşması kendine güvene ihtiyaç duyar. Kendine güven de ancak hür bir atmosferde mana ifade eder. Siyasilerin yol göstericilikleri ise otorite ile mümkündür. Her tepeden inmeci tavrın er-geç buhranlara sebep olacağı adeta sosyal bir kanundur. Otorite toplumun dinamizmini köreltir, buhran da yanıltır... İnkılaplarımıza fermanlarla veya kanunlarla başlayacağımıza, ruhumuzun heyecanlarını keşfedip, hayatımızla besleseydik, bugün gıpta edilecek bir yerde bulunurduk. Her medeniyet bir insan tipinin eseridir; Doğu yürekli, Batı idrakli insan fizik ve metafiziği meczederek çağımızda ihtiyaç duyulan yeni bir medeniyet filizlendirebilir. Geçmişte bunu başarabilen milletimiz, gelecekte niçin başaramasın!...
211 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.