Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlılarda Akli İlimlerin Eğitimi ve Modern Bilimin Girişi

Medreseler Neydi, Ne Değildi?

Ekmeleddin İhsanoğlu

Medreseler Neydi, Ne Değildi? Gönderileri

Medreseler Neydi, Ne Değildi? kitaplarını, Medreseler Neydi, Ne Değildi? sözleri ve alıntılarını, Medreseler Neydi, Ne Değildi? yazarlarını, Medreseler Neydi, Ne Değildi? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
oturup ağlayasım geliyor şu sisteme bak
Malum ola ki alimler öğrencilerin tabiatlarına melal gelmeyip daima ilme teşvik etmek için Salı ve Cuma günlerini tatil etmişlerdir. Bu iki günde öğrenciler bazı malzemelerini hazırlarlar, yaz günü ise mesire yerlerine gezmeğe giderler. Orada da yine pek boş durmayıp hisab, hendese ilmi, usturlab, ruh', misaha, Hind, Kıbt ve Zene hisabı, parmak hisabı, ağırlıkları kaldırma ilmi (=mekanik) ve bunlar gibi müstakillen derse ihtiyaç duyulmayan ilimleri müzakere ederler. Kış günü ise, geceleri sohbet edip, muamma, bilmece, muhadarat, tarih, şiir, aruz ve divan müzakere ederler. Bazıları garib ilimlerle de uğraşır. Ama meşgul edici olduğundan hocalar izin vermezler."
Sayfa 121Kitabı okudu
medresede dersler nasıl işleniyor?
Her talebenin haftada beş dersi vardır ve her ders, talebenin sınıfa gelmeden önce çalışması gereken belli satırlardan oluşmaktadır. Talebe dersten bir gün önce ve bir gün sonra sekiz ila dokuz saati ders çalışmaya harcar, her talebe sırayla hocaya metinden bölümler okur ve müderris izahını verdikten sonra her talebe mevzu hakkındaki fikrini beyan eder, sonunda hep birlikte konuyu mütalaa ve münakaşa ederler. Dersi tüm ayrıntılarıyla tahlil edip araştırdıktan sonra talebeler odalarına döner, ertesi gün müderrisin huzuruna gelene kadar çalışmaya devam ederler.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
448 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Ekmeleddin İhsanoğlu hoca, bu eserinde medreselerin tarihi kökenine inerek, Beytül Hikme ve Darül Hikme gibi ilk ilim kurumlarını ele alıyor. Bu eğitim kurumlarında işlenen dersler üzerine bazı fikirleri ileri sürdükten sonra, medreselerin tarihi süreç içerisindeki tekamülü değerlendiriliyor. Yine bu anlamda İlhanlı, Timurlu, ve Selçuklu gibi Türk - Moğol kökenli devletlerin bünyelerinde barındırdıkları ilim kurumları analiz ediliyor. Kitabın asıl kısmı ise Osmanlı medreseleri üzerine. Tarihi kökenlerine değinilen medrese kurumlarının Osmanlı'daki işlevleri ve bunların zaman içerisindeki değişimine değinen hoca, konuyu Devlet-i Aliyye'nin son devirlerine kadar getiriyor. Artık Batı'lı fikirlerin Türkiye topraklarına girişiyle beraber medrese kurumu da önemini kaybedip yerini Darülfünun adı verilen modern eğitim kurumlarına bırakıyor. Özetle, medreseler ve medreselerin altyapısını oluşturan diğer eğitim kurumları hakkında önemli bilgiler muhteva eden bu eseri, konu ile ilgili olan herkese tavsiye ederim.
Medreseler Neydi, Ne Değildi?
Medreseler Neydi, Ne Değildi?Ekmeleddin İhsanoğlu · Kronik Kitap · 201915 okunma
Darülfünun'a girme arzusu karşısında birtakım düzenlemelere başvurulmuştur. Fen Şubesi'ne girecek öğrencilerin matematik ve tabiî ilimlerden, Edebiyat Şubesi'ne gireceklerin ise Türkçe, Arapça ve Farsçadan imtihana tâbi tutulmuş olmaları dikkate değer bir husustur.
Sayfa 347Kitabı okudu
Üniversite, Osmanlı toplumunun yabancı olduğu bir müessesedir. Dolayısıyla modern üniversite kurulması için halktan talep gelmemiş ancak Tanzimat devri devlet adamları üniversitenin önemini idrak etmiş ve üniversiteyi kurulması son derece gerekli bir kurum olarak görmüşlerdir.
Sayfa 319Kitabı okudu
Istanbul'un yedi tepesinden ilkine Osmanlı Istanbul'unun ilk abidevî eserini inşa etmesiyle Fatih, yeni saltanat merkezine, Müslüman Türk damgasını ilk kez belirgin tarzda vurmuştur.
Sayfa 277Kitabı okudu
Reklam
12. yüzyılın başlarında Selçuklu Türkleri bölgedeki başlıca siyasi ve askerî güç haline geldi ve dilleri bu bölgedeki ortak dil oldu. Avrupalılar bu topraklara "Türkiye" adını verdiler.
Sayfa 194Kitabı okudu
Uluğ Bey, aslen Türkleşmiş-İslamlaşmış bir Moğol kabilesinden gelen... Asya'nın en büyük imparatorlarından Timur'un torunudur. Giyaseddin el-Kâşî, Uluğ Bey'in istisnai bir hafızaya sahip olduğunu, dil konusunda kabiliyetli olduğunu, Arapça, Türkçe, Farsça, Moğolca ve biraz Çince bildiğini, vezin ve kafiyede usta olduğunu söylemektedir. Özellikle matematik ve astronomi sahalarında olmak üzere oldukça başarılı bir bilim adamıdır.
Sayfa 102Kitabı okudu
"Yaşlı seyyidler, ulema ve fazilet ehli kimseler için çalışma ve barınma mekânları temin edilmesi; ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere her yıl koyun derisinden 2000 aba satın alınması, yetimlerin iaşesi ve eğitimi, terk edilmiş bebeklere barınma ve bakıcılık hizmeti, yoksul ve gurbette olanların cenaze ve defin masrafları, kışın kuşlara yiyecek, her sene 500 dul kadına yardım ve pamuklu bez dağıtımı, fukaranın kolayca geçebilmesi için küçük kanallara köprü inşası, efendisinin testisini kırdığı için belaya düçar olan kölelere yardım edilmesi gibi insani amaçlar için hatırı sayılır miktarda tahsisat ayrılmıştır."
İlhanlı hanedanının kurucusu Hülâgu tarafından başkent Meraga'da Nasîrüddin Tûsî'nin desteğiyle kurulan Meraga Rasathanesi, geniş alim kadrosuyla İslam'da rasathane kurumunun gelişiminde zirve noktası olarak kabul edilir.
Reklam
Müderrislerin umumiyetle Türk olması ve medrese mezunlarının önemli bir kısmının resmî dil olan Türkçeyi bilmesi; değişik devlet kurumları ve mahkemelerde çalışanların da Türkçeyi kullanmaları, bu dilin Türk olmayanlar arasında yaygınlaşmasını sağlamıştır.
"Bilgili bir düşman cahil bir dosttan iyidir."
Sayfa 363 - Kronik Kitap
Aristoteles, Euclides, Ptolemeus, Hippocrates, Galen gibi filozof ve âlimlerin Yunancadan Arapçaya tercüme edilen eserlerinin, Arapça versiyonlarından Latinceye tercüme edilmeleri; İbn Sina, Harezmî, İbn Rüşd, İbnü'l-Heysem gibi Müslüman filozof ve âlimlerin eserlerinin de bunlarla beraber Avrupalı âlim ve öğrencilerin önlerine sunulmaları, Avrupa bilim ve eğitim hayatında çok önemli bir dönüşüm sağlamıştır. Prof. Edward Grant'ın doğru teşhisine göre bu tercüme hareketinin bilimde sağladığı gelişme, günümüze kadar devam eden ilmî gelişmenin temelini oluşturmuştur.
Sayfa 328 - Kronik Kitap
'Sen bütün varlığını ilme vermedikçe o sana bir kısmını vermez.'
Sayfa 284 - Kronik Kitap
Taşköprizâde'ye göre İslâm'da ilmin amacı 'mârifetullah' yani Allah'ı bilmektir. İlim öğrenmenin maksadı teleolojik veya gayevîdir. Taşköprizâde, bütün bilimleri öğrenmek gerektiğini, fakat bu mümkün olmadığı zaman dinî prensipler, başka bir deyişle ilâhiyat üzerinde çalışmayı tavsiye etmektedir. Dinî prensipler imanın temellerini güçlendirir, fıkıh helâl ile haram arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olur, "inancın meyvesi ve İslâm'ın vardığı son nokta" olan tasavvuf ise mükemmelliyete (ihsan mertebesi) ulaşmayı sağlar. Yukarıda zikredilen bilimler arasında tefsir ve hadis de bulunmaktadır. Bu şekilde bilgi kazanma insanı ebedî mutluluğa ulaştıracaktır.
Sayfa 215 - Kronik Kitap
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.