Varlıklarını ve yokluklarını pek önemsemeyip yanlarından
bir “merhaba”yla, “günaydın”la geçip gittiğimiz komşularımız,
iş arkadaşlarımız, sınıf arkadaşlarımız…
Hepimiz biliriz, olağan insanlarla doludur etrafımız. Bir gün
biri sorar:
“Bu sıralar falancayı gördün mü?”
O zaman fark ederiz falancayı uzun zamandır görmediğimizi.
Her zamanki gibi:
ne danışmada,
ne asansörde,
ne de bir düğünde…
Ve bir an merak ederiz, gerçekten falanca nerede diye!
-beChaos-
...şimdilerde kraliçelerinin sıkça dediği gibi: atının arkasına attığı kötü kalpli bir sürtükle; kralları onları terk etmiş, cehennemin dibine gitmişti.
-beChaos-
. Hafif esen bir rüzgar, gökyüzünde siyahlı grili birbirine karışmış bulutlar, ciseleyen yağmur damlalarının altında; mezarın biraz uzağında, bir elinde şemsiye olan Ahu, Tuğba’nın koluna girmiş; ikisi de gözleri dolu, boğazları düğümlenmiş bir şekilde Cem’i izliyorlardı.
-beChaos-
. Boy aynasında bir süre kendini süzdü. Aynaya yaklaşıp ; sol kaşını ince bir çizgiyle ikiye bölerek yukarı doğru uzanan kaza izini parmaklarıyla takip ettikten sonra ; aynadaki kişinin gözlerine baktı ve şöyle dedi:
—Yaââ Cem Bey, sen planlar yaparken Tanrı gülüyormuş!
. Gizli bir sevinç dudağının kıvrımında gülümseme oldu, devam etti:
—Hadi bakalım !
- beChaos -