Tarih sevemeyenler veya okuyamayanlar bile roman haline getirilmiş eserleri daha rahat okuyup sevebiliyorlar.Melik’in Doğuşu romanı da bence böyle bir kitap.Üzerinde yaşadığımız bu toprakların mazisini bilmemiz yine bizim sorumluluğumuzda, okulda anlatılan tarih ile biresel olarak merak duyup yapacağımız minik araştırmalar aynı olmayacaktır elbette...Özellikle böyle devlet erkanında çok önemli yerlere sahip olan ve adını altın harflerle yazdıran tarihi kişilikleri roman içinde bir kahraman olarak okumak, geçmişe ışık tutan kıymetli bir eser halini alıyor.
Melik’in Doğuşu adından da anlaşılacağı gibi bir medeniyetin başına geçmek için sıradan olmanın ötesinde,ciddi bir emek ve eğitimle bunun mümkün olabileceğini ve insanlar arasındaki adaleti de gözetebilmek için rehber olarak kendimize seçtiğimiz kaynakların önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Zira adil olmayan,halkının faydasına -hak yolunda-hizmet etmeği müddetçe, elindeki güçle düşküne daha da dara sokan bir yönetici,Allah katında da büyük bir azaba uğrayacağı aşikardır.Bölüm başlarında özellikle bu konuyla alakalı pek çok ayet ve hadis özenle seçilip eklenmiştir romanda.Ve asıl savaşın fiziki savaş değil yine en önemli savaşın insanın nefsiyle olduğunu Melik’in babası Alparslan, ölmeden önce dile getirmiştir.
İyi bir Melik güçlü olduğu kadar, zeki ve adil olmak zorundadır. Savaşları güç kullanarak değil zeka ile kazanmak bir Melik’in adını ölümsüz kılar.