Mesele dünyaya zırhsız çıkabilmektedir: Yaralı olduğunu, yaralanabilir olduğunu kabullenen ve kendi yaralarıyla yüzleşmekten kaçmayanlardır asıl yiğitler. İnsanın incinebilirliğini kabullenmesi zayıflık değil, cesaretin ta kendisidir.
Sözün özü, merhamet gösterirken hissettiğimiz güzel, olumlu duyguları, haz gibi gelip geçici bir his ve dar kalıp yerine, kemale erme mücadelemizin bir parçası olarak düşünmeliyiz. Çok iyi bildiğimiz üzere acılar dünya hayatının bir parçasıdır. Öyleyse hayatlarımızı anlamlı kılma arayışımızda, acıları merhametle dindirmeye çabalamak ve bunu sadece Merhametlilerin En Merhametlisi'nin bize rahmet edip dilerse mükafatlandıracağını umarak yapmak, elimizden kolayca kayıp gidebilecek bir tatmin duygusundan çok öteki kalıcı mutluluğun kapılarını açabilir.
Dünya çapında mutluluk araştırmaları bize gösteriyor ki mutluluk mal mülk edinmek ve sahip olmakla değil, "verebilmek" ile alakalı. Verebilmek, özellikle yaşlı insanlarda hayatı uzatabiliyor bile.
İnsan için değerli olan, onun kendisini denetleyebilmesidir. Kişinin kendi nefsini terbiye etmesi, kanaat hissini güçlendirerek olur. Geçici iştahların buyruklarına köle olmak yerine, ruhun arzu ve değerlerine dikkat kesilerek. Bilinen bir deneyde, dört yaşındaki çocuklara şekerleme veriliyor ve eğer onu yemezlerse on beş dakika sonra kendilerine bir yenisinin daha verileceği bildiriliyor. Bazı çocuklar gözlerini kapatıyor, bazıları şarkı söylüyor ama bazıları da dayanamayıp şekerlemeyi hemen mideye indiriyor. Araştırmacılar bu küçük araştırma deneklerini on dört yıl sonra ziyaret ettiklerinde şunu görüyorlar: Nefsine hâkim olabilen çocuklar, daha dürtüsel davranan yaşıtlarına göre, ileri yaşlarda daha özgüvenli, motivasyonu daha yüksek ve hayatın getirdiği hayal kırıklıklarıyla daha iyi baş edebilen insanlar oluyor. Elbette akademik başarı da bundan nasibini alıyor; dört yaşındayken şekerlemeye direnemeyenler on sekiz yaşına geldiklerinde bir sınava nasıl hazırlanacağını da bilemiyor. Sözün özü, anlık iştahlarını denetleyebilen, uzun vadeli hedefleri kısa vadeli çıkarlara feda etmeyen insanlar daha mutlu ve huzurlu oluyor.
"Hayatı kolaylaştıran ve bize zaman kazandıran bütün bu yeni teknolojiler, neden bizi yeterince mutlu kılmıyor? diye sormuştu Einstein. Cevabı şöyleydi: " Çünkü onları doğru bir biçimde kullanmayı öğrenemedik."