Aynaya bakmayı sever miydi acaba? aynaya bakmayı belki de hiç sevmezdi. Nankör olduğunu düşünürdü belki de aynanın. Gerçekleri acımadan, insanın yüzüne vurduğu için tiksinirdi belki de ondan.
Her şeyde anlam aramaktan, anlam aramaktan her şeyde, her şeyin anlamını kaybettim. Geriye koskoca bir boşluk kaldı, bu boşluğu da daha önceki boşlukların yanına ekledim.
Günden güne okuduğum kitaplar beynimde gedikler ve boşluklar yani kuyular açmaktan başka bir işe yaramıyordu. Bir kuyu doldurmaya çalışsam daha o kuyuyu tam anlamıyla dolduramadan o doldurmaya çalıştığım kuyu için gösterdiğim çabadan bir yığın kuyu oluşuyor bu sefer onları doldurmak için seferber oluyordum.
Kitabı 2014’te alıp okumuşum. Bugün ne okusam diye bakınırken elime geldi yine. Yazarın “İçime Sarkıttığım İpler” diye tanımladığı, her biri en fazla beş sayfa olan on dokuz hikaye var içerisinde. Ben ki öykü okumayı çok da sevmem, ama bu kitabı ilkinde olduğu gibi yine elimden bırakamadım. Hatta okurken anlatılan hayatlarla önceden tanıştığımı,
Doğmuşsanız, dünyaya gelmişseniz nasıl bir yükle dünyaya geldiğinizi kısa bir zaman içinde fark edersiniz. Bu dünyada varlığın, yaşadığınız sürece sizlere nasıl bir yük oluşturduğunu yine yaşadıklarınızla görürüsünüz.