En Eski Mevlana ve Goethe kitaplarını, en eski Mevlana ve Goethe sözleri ve alıntılarını, en eski Mevlana ve Goethe yazarlarını, en eski Mevlana ve Goethe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Goethe'nin "Stirb und werde!" (Öl ve ol) şeklinde formüle ettiği bu yeni varoluş anlayışı, aslında Hz. Peygamber'in, "mûtu kable ente mûtu" yani "Ölmeden önce ölünüz." diye buyurmaktadır. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Hz. Peygambere uzanan bu "Ölmeden önce öl!" sözünü ve bununla birlikte pervâne ve mum mecâzını, başta Mesnevî olmak üzere tüm eserlerinde defalarca kullanmıştır. Hattâ Mevlânâ, Mesnevî'nin VI. cildinde "Peygamberin 'Ölmeden önce ölün!' hadisinin tefsiri" başlığı altında hususi bir bölüm açmış ve Hz. Peygamber'in bu hadisini yorumlamıştır. Şöyle ki:
Dirilik istersen dostum ölmeden önce öl.
İdris, böyle ölümle öldü de bize cennetlik oldu
Mevlânâ 'nın felsefesinde yokoluş bir felâket değildir, tam aksine gerçek varoluşun bir ön basamağıdır. Esasen Mevlânâ 'nın terminolojisinde yokluk, Allah'ın varlık hazinelerini sakladığı yerdir. O itibarla, "Yokluk çölünden bu görünen âleme iştiyaklarla bölük bölük varlıklar gelip durmada. Dolayısıyla ney'in bir de böyle bir fonksiyonu vardır: Ateşli nağmeleriyle insanların içindeki perdeleri yakmak, onları Aslî Varlık'tan ayıran engelleri ortadan kaldırmak. İnsanın bizatihi maddî varlığı kendisine perdedir; bu perdenin kalkması için insanın içinden aşkın alevlerinin yükselmesi lâzımdır. Hülasa Mevlânâ indinde yokluş hakikaten bir felaket değildir. O diyor ki : "Fakat harap olmaktan niye gamlanayım? Harabenin altında padişah hazinesi var!" Öyleyse yokluş, yani kendini zaman ve mekân kayıtlarından kurtarmak asıl hazineye, Mutlak Birlik'e yönelmektir. "Âteşest în bang-i nây ü nîst bâd,
Herki înâteş nedâred nîst bâd" *Şu neyin sesi ateştir; hevâ değildir. Her kimde bu âteş yoksa o kimse yok olsun.
Sevgilinin gözleri... Mecâzların en güzeli; nazın, güzelliğin, zarafetin ve tüm inceliklerinin aslî kaynağı; gözler sadece bir mecâzlar ve mânâlar ambarı değil, aynı zamanda bütün ruh hallerinin değişmez şifresidir; sevginin, sempatinin, yakınlığın, işvenin, cilvenin ve gözyaşının en ince mesajları burada saklı olduğu gibi, öfkenin, nefretin, tekebbürün, tehlikenin ve en derin tezatların yuvası da yine burasıdır. İç âleme de, dış dünyaya da giden tüm yollar buradan başlar. Allah’ın tecelligâhı gönüldür; ancak gözler de gönlün aynasıdır. Yürekteki yangının ateşi evvelâ gözlere akseder ve gözler bir alev gibi tutuşur.