Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siyasi, İtikadi ve Batıl Mezhepler

Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı?

İsmail Mutlu

Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? Gönderileri

Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? kitaplarını, Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? sözleri ve alıntılarını, Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? yazarlarını, Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağış layıcı ve esirgeyicidir." Âl-i İmran
310 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
‘Mezhepler, Peygamber Aleyhisselam’ın vefatından sonra, ayet ve hadislerde açık olarak izah edilmeyen meselelerde, kesin ve herkesin itirazsız olarak kabul edebileceği bir hüküm verebilecek otoritenin olmamasından ortaya çıktı.’ Daha önce mezhepler tarihi ile ilgili farklı kaynaklardan araştırma yapmıştım. İlahiyatta en sevdiğim dersti. Hâlâ da öyle... Mezheplerle ilgili her kitap okuyuşumda kendimi sanki bir film şeridinin içinde buluyorum. Adeta o zamanları, insanların inancındaki taklitten ötürü yaralara sebep olması. Ve İslamiyetin yayılmasını silah ile engelleyemeyen güçlerin bu yaraları tespit edip sapık inançlı kişileri destekleyerek sahalara sürmesi... Bahailik, Babilik, kadıyanilik gibi... Tabi bir de ehli sünnet dışındaki tüm mezhepleri tekfir etme konusundaki esnek oluşumuza değinmek istiyorum. Eğer itikadi anlamda bir inkar mevzusu yoksa bu tür mezheplere ehli kıble deriz, kafir diye itham etmemiz gerekiyor...Bu sebeple mezhepleri ve görüşlerini iyi tanımamız gerekir. Kitap beni bu gibi bir çok hususta aydınlattı da diyebilirim. Sığ düşünmemek, kuru bilgilerden ziyade her inancın arkasındaki sebebi araştırmak mümin kimliğimizi olgunlaştıran meseleler... Bu konuda daha önce hiç birikimi olmayanların zevkle okuyacağı bir eser. Bence okunmalıdır da.
Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı?
Mezhepler Nasıl Ortaya Çıktı?İsmail Mutlu · Mutlu Yayıncılık · 201234 okunma
Reklam
Minareler ve kubbeler, bir beldenin İslam diyarı olduğunu gösteren şeairler, yani işaretlerdir. Birer tevhid mührüdürler. Bediüzzaman, minare, mabed gibi şeairleri, ‘Zeminin yüzüne çalışmış birer mismar(çivi) olarak vasıflandırmıştır.’
Sayfa 348Kitabı okudu
“İnsan nefsi, hemen verilen bir dirhem lezzeti ileride verilecek olan bir batman lezzete tercih ettiği gibi, hemen gelecek olan bir tokat korkusundan, ileride çekeceği bir sene azaptan daha çok çekinir.”
Sayfa 284Kitabı okudu
İnsan Kaderin Mahkumu Değildir
İnsanın fiilleri ıztırarî ve ihtiyarî olmak üzere iki grupta toplanır. Bir insanın Türk veya Kürt olarak doğması, anne babasının filan veya falan şahıs olması, erkek veya kız olması ıztırarîdir. Yine insanın görmesi ıztırarîdir. İnsanın istediği yöne bakması ise ihtiyarîdir. Yine insanın yürümesi, konuşması da böyledir. Adım attığında yürümesi ıztırarîdir, konuşması ıztırarîdir. Fakat istediği yöne yürümesi, istediği şeyleri söylemesi ihtiyarîdir. İnsanın ıztırarî hadislerde tesiri yoktur. O hususta kader neyi dilemişse, öyle olur. Mesela her türlü tedbiri de alsa, başına birşey takdir edilmişse, o şey mutlaka gelir... İşte insanın bu iki grup fiilinden ıztırarî olanlarda tesiri olmadığı için mes’ul de değildir, ama ihtiyarî olanlardan mes’uldür. Mesela görmekten mes’ul olmaz, fakat isteyerek harama bakmaktan mes’uldür... Iztırarî olan hususlarda kaderin mahkumu olan insan, ihtiyarî olan fiillerinde kaderin mahkumu değildir...
Sayfa 248Kitabı okudu
İmam Ahmed bin Hanbel “Yiğitlik nedir?” şeklindeki suale şöyle cevap verdi; “ Yiğitlik, nefsinin arzu ettiği gayri meşru birşeyi sırf Allah’tan korktuğun için terk etmendir” cevabını verdi.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
İmam Ahmed bin Hanbel, işittiği hadisleri ezberlemekle yetinmez, onları kaydederdi. Şehir şehir gezerken kitaplarını yanında taşırdı. Tuttuğu notların ve ezberlediği hadislerin çokluğunu bilen bir arkadaşı bir defasında, “Bir Kufe’ye, bir Basra’ya gidiyorsun. Ne zamana kadar böyle devam edeceksin?” Diye sordu. İmamın verdiği cevap manidardı; “Hokka ve kalem ile ölünceye kadar.”
Sayfa 112Kitabı okudu
İmam Mâlik, Peygamberimiz Aleyhisselam’ın hadislerine karşı son derece saygılıydı. Ayakta hadis yazmadığı gibi, ayakta hadis de dinlemezdi. Bir defasında hocası Ebu-z Zinad’a uğramıştı. Hocasını hadis rivayet ederken buldu. Ders halkasına katılmadan oradan uzaklaştı. Bu durum hocasının dikkatini çelti ve sonradan bunu kendisine sorduğunda şu cevabı aldı; “Oturmam için yer yoktu. Resulullah Aleyhisselam’ın hadisini ayakta dinlemek edepsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim.”
“ Sünnetler Nuh’un gemisi gibidir. Kim o gemiye binerse kurtulur, kim binmezse boğulur” (İmam Malik)
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.