Asur krallarından Tiglat Pileser Zagros seferine yõnelirken: "Ülke güzel ve geçişi zordu. Tunç kazmalarımla kendime yol açtım" diyecekti. Sümerler Yukarı Mezopotamya'yı "Çayırlar Ülkesi" olarak adlandırmışlardi. Kutsal kitap Eski Ahit'in "Aden" (Cennet) olarak tanımladığı dört nehrin kaynak başları da Yukarı Mezopotamya'daydı ve bir çökme sonucu oluşan Van Gölü, aynı zamanda gittikçe yükselen Kuzey Zagroslar'a olaganüstü bir güzellik kazandırmıştı. Artık bölgenin kadim yerlileri olan Hurri kökenli boyların da Asurilerin tanımıyla bir de "yukarı deniz"leri vardı.
Hakkari, tüm Ortadoğu'yu, Mısır'ı, Anadolu'yu egemenlik alanları içine alan iki büyük imparatorluk başkentlerinin arasındaki tek ildi. Sabahleyin bir Hakkarili kuzeye doğru gittiginde akşam saatlerinde, Urartu konfederasyonunun krali kenti Tuşba'ya; güneye gitmesi durumunda ise, eskiden Hakkari coğrafyasının bir parçası olan Bahdinan dağlarının 40 km. güneyindeki Asur başkenti Ninova'ya inerdi. Günümüzde geçmişi ve kültürü yasaklanarak, çağdaşlarının çok gerisinde bir yaşam biçimine mahkum edilen Hakkari insanı, İÖ. 1000 yıl bu iki büyük imparatorluğun görkemli yönetim merkezleriyle sıkı bir ilişki içindeydi.
Bugün Hakkari'nin ulaşım zorluğu ve fiziksel yalıtılmışlığı nedeniyle geri kal- muş olduğu yolunda yaygın bir inanç bulunsa da, bölge geç- mişte geniş iletişim ağlarına sahipti.
"Bölgedeki ilginç buluntulardan biri de Dirhelerdir. (Dev evleri) Dirheler, üçü, dördü bir arada, birbirini koruyacak bir yakınlıkta, yol üstünde, kayalara oyulmuş kiklopik (dev boyutlu) yapılardır. Bunlara Beytüşşebap-Faraşin yaylasında, Hakkari Gürpınar dağ yolunda, tavşan tepe yanında, Bezirgan Çayırı'nda ve Tirişin yolunda çokça rastlanmaktadır. Dirhelerin, Asur saldırılarına karşı haber Oalma kuleleri (Derbent- Dideban) ya da yaylaya çıkarılan sürüleri korumak ve yayla güvenliğini sağlamak amacıyla küçük savunma kaleleri olduğu düşünülmektedir."