Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İnsanlık ve Peygamberler Tarihine Giriş

Miftahu’l-İber

İbn-i Haldun

Miftahu’l-İber Sözleri ve Alıntıları

Miftahu’l-İber sözleri ve alıntılarını, Miftahu’l-İber kitap alıntılarını, Miftahu’l-İber en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanoğlu önce ihtiyaç hisseder, sonra tatmin arar, daha sonra rahatlığa yönelir, daha sonra da kendini süsle bezemeye harcar, lüks içinde giderek bozulur, sonuçta çılgınlaşır ve özünü harcar.
Bilinmelidir ki Nuh (a.s)’ın yaşı tufan zamanına dek altı yüz seneye ulaşmış ve tufandan sonra üç yüz elli sene daha yaşamış olup toplam dokuz yüz elli yıla ulaşmış olduğu Kuran-ı Kerim’de bildirilmiş olup Tevrat’ta da dahi aynı şekilde yazılmıştır.
Reklam
Yıkılış Evresi
Halk gevşek ve konforlu hayat biçimine alışmış, ümitsiz ve bezgin bir hale gelmiştir. İktisadi faaliyetler gerilemiştir. İnsanlar, uzun vadeli planlar yapamaz olmuşlardır.
İkinci tabaka olan Arapların, Arab-ı Müsta’ribe ( Araplaşmış kavimler) olarak isimlendirilmesinin sebebi, Araplara mahsus olan adetler ve geçmişteki belirtileri Arab-ı Aribe’den bunlara intikal ederek bir halden diğer hale dönüştüklerinden yani soyları Arapça konuşur olmayıp, Arapça bunlara geçip giderek öz dilleri olduğundan müsta’ribe (Araplaşmış) isminde dönüşen anlamına itibar olunur. Dönüşümün anlamı bir şeyin aslından çıkarak başka bir şeye dönüşmesidir. Mesela çamurun taşa, şarabın sirkeye dönüşmesi gibi.
Sarığı omuzlar üzerine salıvererek ucuyla örtünenler Batı Araplarıdır.
Reklam
Devletin doğuş, gelişme ve dağılma gibi evreleri vardır. Bu evreler, canlılarda olduğu gibidir. Başka bir ifadeyle, devlet bir organizmaya benzer. Bir devletin yıkılmasına yol açan olayların temelinde, devletin özünü oluşturan sosyal ihtiyaçlarla ilgili taleplerin karşılanmaması yatar.
İnsanın tabiatı; önce kaba, sonra sert, sonra yumuşak, daha sonra narin, en sonunda yoz olur.
Aydınlanma Çağı’nın düşünürlerinden olan Rousseau da, İbni Haldun gibi, nüfusun arttığı ve kültürel faaliyetlerin yoğunlaştığı sosyal çevrelerin “insanı” bozduğundan, meziyetleri tahrip ettiğinden söz etmiş; şehir dışında ve tabiata yakın yaşamanın faydalarını anlatmıştır.
İster zatlarda olsun, isterse insanın veya hayvanların davranış ve fiillerinde olsun, kainattaki bütün hadiselerin mutlaka kendinden önce gelen bir takım sebepleri vardır. Geçerli olan âdete göre bu hadiseler, bu sebepler sayesinde vukua gelir.
Reklam
Birinci tabakadakiler, insanlar arasında bilindiği üzere dünya milletlerinin ilklerinden olup Arapça dili bizzat onlara ait olmakla Arab-ı Aribe unvanıyla tanınmışlardır.
İnsanın ihtiyaçlarını tek başına elde etmeye gücü yetmez. Bu sebeple de sosyal hayat zarruret olur. Birlikte yaşamayı ifade eden toplum; fertlerden oluşan, dayanışma, işbirliği ve inançlar ile dış etkiler gibi kendine özgü şartları ve biçimlendirici ilkeleri bulunan zorunlu bir varlıktır. Dünya; ancak “toplum” ile bayındır bir hale gelebilir. Toplum olmadan tabiat değiştirilerek yaşanabilir hale getirilemez.