Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Modern Sanatın Felsefesi

Herbert Read

Modern Sanatın Felsefesi Sözleri ve Alıntıları

Modern Sanatın Felsefesi sözleri ve alıntılarını, Modern Sanatın Felsefesi kitap alıntılarını, Modern Sanatın Felsefesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bitiş noktası, doğanın sunmadığı bir unsur olan güzelliktir; doğanın kendi başına güzel olduğunu düşünmek, romantik bir önyargıdır. güzelliği insan yaratmıştır. hayvanlarda güzellik duygusu yoktur; bülbülün şarkısı, içgüdüsel bir haykırıştan kaynaklanan otomatik bir tekrardır. güzellik zekayla başlar. insanın tanrıya benzeyeni duygusal olarak kavramasıdır; konstrüktif bir işlev varsayımının sonucudur
Sayfa 231
sanat, öznel birbireyselleşme sürecidir ve ürünleri metamorfiktir. sanat çeşitliliktir; sanat maceradır.
Sayfa 258
Reklam
Görsel sanatçının özel durumu, Whitehead'in Symbolism: Its Meaning and Effect' (1928) adlı kitabından bir alıntıyla aktarılabilir: "Baktığımızda, önümüzde renkli bir form görür ve bunun bir sandalye oldugunu söyleriz. Fakat gördüğümüz şey, aslında sadece renkli formdur. Bir sanatçı, belki de sandalye kavrayışını benimsemeyebilir. Sadece güzel bir renk ve güzel bir form düşüncesinde kalabilir. Fakat sanatçı olmayan bizler, özellikle de yorgun olduğumuzda, pratik, duygusal veya düşünsel amaçlarla, renkli form algısından doğruca sandalyeden yararlanma algısına geçmeye eğilimliyizdir. Bu paragrafi, zorlu bir mantıksal çıkarımlar dizisine atıfta bulunarak kolayca açıklayabiliriz böylelikle, çeşitli formlar ve çeşitli renkler hakkındaki eski deneyimlerimizi dikkate alarak, bir sandalyenin var olduğuna dair muhtemel bir sonuca varırız."
Sayfa 21
"Bu dünya için çarpan kalp, benim içimde neredeyse sondu. Bu şeylerle aramdakı tek bağ , sanki anılar gibi (...) Kişi, bu dünyadan vazgeçer ve buranın ötesinde, kendini onaylayacak bir alan inşa eder. Bu üslubun pathos içermeyen (duygulara hitap etmeyen) sakin romantizmi, şaşırtıcıdır." Paul Klee. Günlük, 1915
Sayfa 13
Bahsettiği "neredeyse çok büyük sakinlik hali", sembolizm bulaşmasından ve deneyimimizdeki diğer unsurlara daha fazla gönderme yapma ihtiyacından korunmuş bir fotografik imgenin içgüdüsel farkındalığını doğrudan deneyimleme halidir. Bir imgeyi algısal canlılık durumunda kavrama ve hatırlama kapasitesinin, sanatçıyı diğer insanlardan ayıran özellik olduğu söylenegelmiştir; fakat aslında bu, belirli bir sanatçı tipinin -imgeci (imajist sanatçının)- ayırıcı özelliğidir. Algısal deneyiminin mutlak saflığında ısrarı sayesinde Cézanne, bir dereceye kadar, sanatın özüne giden doğru yolu yeniden tesis etmiştir.
Sayfa 22
Sürrealist
dürtülerin mümkün olduğunca özgür bırakılması gerektiğine inanır
Sayfa 158
Reklam
Seçmek, aynı zamanda yaratmaktır. Bir insanı en iyi tanıtan şeyler, çevresinde topladığı fetişlerdir (piposu, kalemleri, çakışı) hatta giysilerinin biçimidir. En geniş anlamıyla sanat, kişiliğin bir uzantısıdır: Bir dizi yapay uzuvdur.
Sayfa 144
niye bu cümle beni tavladı biri bana dese düşerim yani
Bana göre bu imgeler gerçekliğin kendisi ve bu gerçekliğin ötesinde başka gerçeklik de yok, fakat yaratıcı bir sürece girdiğimizde imgeleri değiştiriyoruz : Sonra yeni gerçeklikler yaratmış oluyoruz
Sayfa 104
Matisse bir keresinde şöyle yazmıştı (La grande revue, 25 Aralık 1908): "Bir denge sanatının hayalini kuruyorum; konuyu bulandırmaksızın veya iç karartıcı hale getirmeksizin, saflığın ve dinginligin peşindeyim ister iş adamı ister yazar olsun, her zihin işçisi için sakinleştirici. zihin yatıştırıcı nitelikte olan, fiziksel yorgunluğu gidermek için bu insanların dinlenebileceği güzel bir koltuk etkisi yaratmanın hayalini kuruyorum."
Sayfa 41
Fakat deha çeşitliliğe odaklanabilme kapasitesidir; bütün bir neslin buluşlarını ve keşiflerini yanan tek bir ışık noktasına sığdırabilme yeteneğidir. Picasso bu yeteneğe sahipti ve bu sebeple de etkisi Evrensel oldu. (...) Picasso'nun haykırısıyla ifade edersek: "Tekrarlamak, ruhun yasalarına karşı gelmektir Gerçeklerden kaçıştır."
Sayfa 40
Reklam
Felsefede, gerçekliğin aslında öznellik olduğunu söylemeyi mümkün kılan bir görecelilik aşamasına artık gelmiş bulunuyoruz; bunun anlamı, keyfi ve hatta "saçma görünse bile, kişinin kendi gerçekliğini inşa etmek zorunda oluşudur. Bu, varoluşçuların ulaştığı noktadır ve sanat dunyasında da benzer bir hükmü gerektiren bir duruş ile eşleşir.
Sayfa 18
Bu, yadsınacak bir iddia değildir çünkü sanat, asla bir boşluğun içinde var olmaz, tersine, bir bütün olarak ve ayrılmaz biçimde toplumsal yaşama bütünleşiktir. Modern sanatçının toplumdan nispeten soyutlandığını gördüğümüzde, bu soyutlanmanın sanatın karakteristik özelliği olduğu yargısına varmamalıyız, böyle bir ada, ancak komşusu olan bir kara kütlesi sayesinde tanımlanabilir
Sayfa 14
Gerçekçilik, yaşamın organik süreçlerine dayanan ve onlara ilgi duyan bir ifade yoludur. Başka bir ifadeyle gerçekçilik, sadece iyimser bir yaklaşımla değil, yaşamın trajik unsurlarını da kapsayan bağlamda, olumlayıcı bir ifade türüdür. Oysa soyutlama, hiçliğin boşluğuyla karşılaşan insanın tepkisidir, organik ilkeye güvenmeyen veya ondan vazgeçen ve böyle bir durumda insan zihninin yaratıcı özgürlüğü olduğunu kabul eden bir kaygının ifadesidir. Bu bağlamda, varoluşçu felselenin ve soyut sanatın gelişimleri arasında ilginç bir bağlantı kurulabilir, nitekim felsefi bakış açısına sahip bazı soyut sanatçılar, Heidegger'i ya da Sartre'ı anımsatan bir anlatım biçimiyle kendilerini ifade etmekten çekinmemişlerdir.
Sayfa 103
Ama sanatın tarihine ve gelişimine geniş ölçekte bakarsak, sanırım sanatın işlevlerinden biri de zaten "kaçışçı" olmaktır. Dünya bize "çok gelmeye" başladığında doğal bir tepki geliştirir ve gündüz düşlerine, fantezilere yöneliriz. Bu tür tepkilerin tedavi edici bir yönü ve biyolojik işlevi vardır; dolayısıyla bunlar, yaşamın diyalektik sürecinin parçasıdır.
Sayfa 169
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.