Modern İnsanın Yönelimi

Modernite, Çoğulculuk ve Anlam Krizi

Peter L. Berger

Öne Çıkan Modernite, Çoğulculuk ve Anlam Krizi Gönderileri

Öne Çıkan Modernite, Çoğulculuk ve Anlam Krizi kitaplarını, öne çıkan Modernite, Çoğulculuk ve Anlam Krizi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Modernite, Çoğulculuk ve Anlam Krizi yazarlarını, öne çıkan Modernite, Çoğulculuk ve Anlam Krizi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Modern çoğulculuk, aklıselim bilgi"ye zarar verdi. Dünya, toplum, yaşam ve bireysel kimlik, hepsi sorulara tâbi tutuldu. Bunların hepsi çoklu yorumlara maruz bırakıldı ve her yorum kendi muhtemel eylem perspektiflerini tanımladi. Hiçbir yorum, hiçbir muhtemel eylem dizisi, bugün tek doğru ve sorgulanamaz gerçek olarak kabul edilemez artık. Bireyler, bundan dolayı, hayatlarının şimdiye kadarki olanından çok daha farklı bir tarzda olup olmaması gerektiği sorusuyla sık sık karşı karşıya kaldılar Ve bu durum bir taraftan büyük bir özgürleşmeye, yeni ufuklara ve yaşam olasıliklarına yelken açarak, eskinin dar kalıplarından kurtaran ve varoluşun sorgulanamaz modeli şeklinde tecrübe edildi. Ancak, aynı süreç, genelde ayni bireyler tarafindan, kendi gerçekliklerindeki yeni ve alışılmadık olanları tekrar tekrar anlamlandırmaya zorlayan bir baskı unsuru olarak da görüldü. Bu baskıya karşı koyabilen insanlar olduğu gibi, onun keyfini süren insanları da görebilmek mümkün. Birisi bunları çoğulculuğun hünerleri olarak tanımlayabilir. Ancak, insanların pek çoğu, alternatif hayat şekillerine sıkıca bağlı olan yorum olasılıklarıyla dolu karmaşık bir dünyada kendilerini güvensiz ve kaybolmuş hissetmektedirler.
Kurumlar, dünyayı yeniden keşfctme ve kendilerini onun içerisinde her gün yeniden dizenleme konusunda bireyleri rahatlatmak için tasarlanmıştır. Kurumlar sosyal etkileşimin idamesi ve bireysel özgeçmişin oluşturulabilmesi için "planlar" oluşturur. Onlar, insanlara davranışlarını yönlendirebileceklleri test edilmiş kalıplar sağlar. Bu "kurallarla belirlenmiş" davranış şekillerini pratiğe dökerek birey belirli rolleri (örneğin koca, baba, işçi, vergi verme, trafiğe katılma, tüketici olma vs.) nasıl yerine getireceği ile ilgili beklentilerini eşleştirmeyi öğrenir, Eğer kurumlar mantklı şekilde normal seyrinde işlevlerini yerine getirirse, o zaman bireyler toplum tarafından kendilerine yüklenen rolleri, kurumsallaşmış eylem şemaları içerisinde yerine getirir ve bu sayede kurumsal olarak güvenin tesis edildiği bir ortamda, büyük oranda sorgulanmaksızın kabul edilen ve toplumsal olarak şekillendirilen bir plan içerisinde hayatlarını yönlendirebilirler.
Reklam
Bireyin öznel dünyası, toplumsal olarak somutlaştırılmış gerçeklikle zorunlu olarak tastamam örtüsmez. Bu zaten imkânsız bir şeydir. Sosyalleşme sürecinde gerçek parçalanmalar yoksa bile en azından küçük çatlaklar söz konusu olur. Kişiliğin oluşumunda en iyi ihtimalle tam bir anlam mutabakatına yakınlaşma olabilir.
Bilincin kendisinin içinde idrak edilen hiçbir şey yoktur; daima bir şeyin bilinci vardr. O, yalnızca dikkatini objeye, bir amaca doğru yönelttiği kadar var olur.
Modernleşme, kader tarafından önceden bilinerek yönlendirilen bir varoluştan birçok geniş seçim olasılıkları bulunan bir duruma olan dönüşümü ifade eder. Doğum ve ölüm -sadece bu ikisi- halen kader tarafından tayin ediliyor.
Kısaca söyleyecek olursak: Sekülerleşmiş modernitenin Avrupa modeli yalnızca sınırlı degerler üretmekle kalabilir. Toplumdaki ve bireylerin hayatlarındaki anlam krizlerini oluşturan en önemli faktör, sözüm ona modern sekülerizm değil, modern çoğulculuktur. Modernite nitel çoğulculuk kadar nicel çoğulculuk anlamına da gelir. Bu gerçeğin yapısal sebepleri ise herkes tarafindan bilinir: artan nüfus; göçler; bununla da ilişkili olarak şehirleşme, fiziksel ve demografik anlamda çoğullaşma; piyasa ekonomisi; pek çok türden insanları bir araya getiren ve onları mantıksal olarak barışçıl şekilde birbirleriyle ilişki kurmaya zorlayan endüstrileşme; hukuk kuralları ve bu barışçıl bir arada oluşa kurumsal garantörlük sağlayan demokrasi... Kitle iletişim araçları ise daimi ve şüphe götürmeksizin hayat sekillerinde ve düşünüşlerde bir çoğulluğu teşhir etmektedir. Bu, hem kitlesel okur-yazarlık üzerine temellenen basılı materyalin, nüfusun tamamı üzerine zorunlu okullaşma ile yayılmasından ve hem de en yeni elektronik medyanın etkisinden kaynaklanmaktadır. Eğer bu çoğulculuğun meydana getirdiği etkileşimler, şu ya da bu şekilde yasaların "'çerçeveleriyle" engellenemezse, etkisini bütün gücüyle gösterecek ve beraberinde önemli sonuçlarından birini getirecektir; "yapısal" anlam krizi.
Reklam
40 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.