Hemen hemen her insanın içgüdüsel dünyasında bir gün mutlaka mükemmelliğe ulaşma arzusu yatar. Ancak bu arzu, genellikle tabiatın güzelliklerinden bağımsız şekillenir. İşte o zaman gerçek olmayan şeylerin, yani görüntünün önemi artar.
Sadece mükemmel olmaya çalışmak yetmez. Bu istek, ilgi muhtaçlığını da doğurur. Başkaları için iyi veya güzel görünmek, takdir edilmeyi ve onaylanmayı beklemek, insanı daha haysiyetli yapmaz. Aksine edilgen kılar. Kusursuzmuş gibi davranmak, sevilme beklentisini de beraberinde getirir. Oysa tüm bunlar, şekil ve görüntüden ibarettir; tüketilebilir şeylerdir. Asıl önemli olan; insanın kendini var edebilmesi, varoluşsal nedenini doğru açıklayabilmesi ve özfarkındalık kimliğini kazanmış olmasıdır.