"Her zaman dümdüz bir yolda gidemeyiz. Küçük bir taşa takıldın ve düştün diyelim. İçinde barındırdığın endişe, başarıya ulaşma konusunda sana engel olacaktır. Ulaştığımız her başarının arkasında aslında kimsenin görmediği başarısızlıklar vardır. Bunların karşısında da iki seçeneğimiz var; ya duruma üzülmek ve depresif bir ruh haline bürünmek ya da dersimizi aldıktan sonra kalkıp, silkelenerek bir sonraki denemede sonuca ulaşmak...Unutma! İnanç ve korku... Her ikisi de görmediğin bir şeye inanmayı gerektirir. Seçim senin.
Haydi, şimdi lütfen kalk, silkelen ve yoluna devam et. Unutma ki seni cesur ve başarılı yapacak olan, doğru seçimlerindir."
"Biliyor musun, esnemek de mutsuzluk gibi bulaşıcı bir hastalıktır. İnsanlara sirayet ederse hızla yayılır.
Esnemenin bulaşıcı olması, beyinlerimizdeki ayna nöronlarının etkisidir."
"... Sahip olduğumuz ayna nöronları sayesinde insanlar, endişeli birinin gergin beden duruşunu, üzüntülü birinin ise çökmüş ve üzgün halini benimserler. Kişi, dertli birinin yanındayken kendisini dertli, mutlu birinin yanındayken ise mutlu hisseder çünkü ayna nöronlarımız, gözlemlediğimiz bilgiyi kopya etme özelliğine sahiptir.
-Birlikte fazla vakit geçiren insanların hareketleri, ses tonları ve konuştuğu kelimeler, bir süre sonra birbirine benzerlik gösterir. Dolayısıyla birbirlerini sürekli gözlemleyen kişilerin, aynı doğrultuda algı paylaşımı ve duygusal bulaşma hâlini yaşamakta olduklarını söyleyebiliriz. Biri esnerken bizim de bir süre sonra esnememiz buna örnektir. Ayna nöronlarının ateşlenmesiyle beynimiz, bu hissi kendi yaşıyormuş gibi algılar. Bu da bulunduğumuz ortamdan ve konuştuğumuz kişiden bulaşan duyguyu açıkça ortaya koyar. Sonuç olarak tüm bu etkileşimler göz önünde bulundurulduğunda yaydığımız enerji, davranış şeklimiz, vücut dilimiz ve kullandığımız sözler; etrafımızdakiler tarafından algılanıyor, öğreniliyor ve taklit ediliyor.