Namlunun Ucundaki Hayatlar

Mehmet Akif Can

Namlunun Ucundaki Hayatlar Sözleri ve Alıntıları

Namlunun Ucundaki Hayatlar sözleri ve alıntılarını, Namlunun Ucundaki Hayatlar kitap alıntılarını, Namlunun Ucundaki Hayatlar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Koğuşları, koğuş olsa akşam saat 23.00'dan önce çatışma olma ihtimali yüksek olduğu için koğuşa çıkarak dinlenmeye çalışmaları, ölüme davetiye çıkarma ile eş anlamdaydı.
Kitabı sağına bırakarak, mektubu özenle açıp başladı okumaya. "Sayın Batuhan Bey, nasılsınız iyi misiniz? iyi ve rahat olmanızı yaratan yüce Allah'tan dilerim. Beni soracak olursanız son gördüğünüz gibiyim... ".....Siz, benim açamadığım duygularım, gözlerimde yaş, yazılmış, okunmamış şiir tadında isimsiz bir kitapsınız." Batuhan mektubun bu satırlarına gelince birden okumasını keserek, "acaba o mu?" diyerek mektubun arka yüzünü çevirdi. Mektubu yazanın ismini göremeyince iyice meraklanarak okumaya devam etti. "Telefonda sesinizi duyunca çok sevindim. Sizinle konuşurken içimin bir hoş olduğunu, adınızı ve sesinizi duyduğumda gönlümde bir ferahlık hissettiğimi ifade etmeliyim. Size bunları yazmak benim açımdan zor olsa da yazmamın da kendi açımdan bir mahsununun olmadığını düşündüm, size fotoğrafımı gönderiyorum. Selamlar."
Reklam
Bu şehitler kime gülebilir, bu şehitler gülse gülse emaneti teslim almaya gelen Azrail'e gülüyordu. Bu gülüşler Azrail'in arkasındaki özne olan Rabb'e gülüyordu. Şehitlere son bir bakış ile üzerlerini örttüler.
Roketli saldırılar çok önemliydi. Normal silahlı çatışmalara benzemiyordu. Çünkü her roket mermisinin içinde ortalama iki bin beş yüz şarapnel parçası olduğu için roketin hiç şakası olmuyordu.
Meydanda gülücükler dağıtan çocuklar kadar şanslı olmayan çocuklar da vardı. Bu çocuklar yaş ve fiziki yapılarının küçüklüklerine aldırış etmeden, yakalarına yapışmış zalim fakirliğe karşı, aile bütçesine katkı sağlamak için ayakkabı fırçası ile: "Abi parlatalım mı?" diyen çocuklardı.
Silahı aldı dikkatlice baktığında dış kısmında Arapça Allah iç kısmında "Rabbim, kanımı günahlarıma karşı kefaret eyle" ibareli duayı gördü. "Yoksa duası kabul mü olacak?" diyerek saçlarını okşarken duasına "Rabbim, bu sefer duasını kabul eyleme, sen büyüksün, senin yanında çok kulların var, onu yanına alma, onu önce kendine, sonra bana bağışla" diye devam etti.
Reklam
".....Siz, benim açamadığım duygularım, gözlerimde yaş, yazılmış, okunmamış şiir tadında isimsiz bir kitapsınız."
Vehbi, cami imamı olmasına rağmen camide imamlık yapamıyordu. Imatmlık yapamaması kendisinden kaynaklanan bir durum değildi. Yerel halk genelde Şafi Mezhebi'ne tabi olduğundan, Hanefi mezhebine göre namaz kılmak istemezlerdi. Ayrıca devletin maaşla atadığı hocaların ilim bakımından yetersiz olduklarını düşünüyorlardı.
Mesela biz beş kardeşiz Allah ne verdiyse bin bereket. Fazlasında gözümüz yok, veren o, alan o. Mülk onun, tasarruf onun, hayat onun, ölüm onun, her şey onun. O var derse var, o yok derse her şey yok olur.
"Navê te çiye (Adın ne)" "Batuhan" "Tu çawa diki (Nasılsın)" "Ez baş im (iyiyim)" "Kurmancizane (Kürtçe biliyor musun)" "Nizanım (Bilmiyorum)" "Lê hún diaxifin (Konuşuyorsun)" Batuhan birkaç kelime bildiği Kürtçenin devamını getiremeyeceğini bildiği için. "Gotinek an du (Bir iki kelime)" diyerek Türkçe konuşmak istediğini ima edince, yaşlı adam: "Serseran ser çavan (Başım gözüm üstüne)." Bu sefer yarım yamalak Türkçesi ile: "Asker-polis namaz kılar mı? Batuhan yaşlı adamın bu sorusu karşısında afallamış, sorma sebebini anlayamamıştı. Ne diyeceğini şaşırdı. "Acaba bu adam hiç namaz kılan asker-polis görmemiş mi ki bana böyle soru soruyor." diye düşünürken bir cevap vermesi gerektiğini de biliyordu. "Amca, asker-polisi bilmem, yalnız Müslüman namaz kılar."
181 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.