Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl kitaplarını, Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl sözleri ve alıntılarını, Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl yazarlarını, Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sarı bukleli, mavi gözlü Nâzım Hikmet; asil, yetenekli, zeki, özverili olduğu kadar hayvanları ve insanları da çok severmiş. Bu güzel özelliklerinin yanında Orhan Kemal, dostunu, Nâzım Hikmet'i öyle güzel anlatmış ki böylesi güzel bir insan ölümsüz olmalıymış diyorsunuz. Orhan Kemal, yani asıl ismiyle Mehmet Raşit Öğütçü, Nazım Hikmet'le Bursa Cezaevi'nde tanışmışlar. Büyük hayranıymış üstadının, ondan bir şeyler öğrenmek için can atıyormuş. Nitekim de öğrenmiş, Nâzım Hikmet'le karşılaşması onun yazarlıkta önünü açmış. Şiir yazmak için çabalayan Orhan Kemal, Nâzım'ın tavsiyesiyle düz yazıya yönelmiş. Ondan eğitimler almış. Nâzım'dan eğitim alan tek kişi değilmiş elbette. İbrahim Balaban da ondan resim üzerine eğitim almış ve büyük bir ressam olmuş. Orhan Kemal, bu eserinde, Nâzım'la olan hapishane anılarını anlatmış yanı sıra mektuplaşmalarını da eklemiş. Anı niteliği taşıyan eserinin, hafızasına yenik düştüğünü söylerek istediği gibi olmadığını söylese de eser 10/10'luk bir güzellikti. Orhan Kemal, Nâzım Hikmet'ten nefret edenlerin bile aslında onu sevdiğini söyler. İki güzel adamı tanımada başlangıç için güzel bir eser, tavsiye ediyorum.
...fakat NÂZIM HİKMET
sen şu kadar kilometre uzakta kalmana rağmen
aydınlık yüreğimin duvarına dayayıp sarı saçlı başını
batan bir yaz güneşi hüznüyle ağlatacaksın arkadaşını.
Şiirleri hakkında Nâzım'ın en kıymet verdiği ölçü "halk"tı. O, "bir halk sanatkârı, her şeyden önce halk tarafından anlaşılmalı ve halkın sanâtkarı olmalıdır!" derdi.
"Aaaah canına yandığımın," dedi, "altı sene bitti!"
Ve birdenbire parlayan mavi gözleriyle canlı canlı ekledi:
"Biliyor musunuz şu anda en arzuladığım şey nedir? İstanbul'da olmalıyım, kendi evimde, kendi zevkime, kendi ellerimle döşediğim evimde... Sonra akşamlar inmeli, almalıyım yanıma karımla oğlum Memed'i, geze geze inmeliyiz Barba bilmem neyakinin meyhanesine, biz karı koca karşılıklı rakı içerken, oğlum da mezelerimizden yemeli!"
Sonra daha canlı, âdeta tutkulu, "Bu, bu kadarcık bir saadet için," dedi, "tereddütsüz söylüyorum, geri kalan ömrümün on senesini seve seve verirdim!"
Nâzım, inanmış insandı. Herhangi bir davaya inanmış kimselere saygısı vardı. Mehmet Akif'e saygısı bundandı. Mehmet Akif'i fikirlerinin doğruluğundan değil, davasına inanmış, "karakter sahibi" bir insan olduğundan takdir ederdi.