Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Neden Aşık Oluyoruz?

Lucy Vincent

Neden Aşık Oluyoruz? Gönderileri

Neden Aşık Oluyoruz? kitaplarını, Neden Aşık Oluyoruz? sözleri ve alıntılarını, Neden Aşık Oluyoruz? yazarlarını, Neden Aşık Oluyoruz? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tabii ki, nikâh memurunun önünde sadece "evet" demiş olmak çift yaşamının lütuflarından yararlanmamız için yeterli değildir: Çift yaşamının iyi yürümesi de elzemdir.
Mahremiyet sadece şefkatle, gönül okşamalarıyla ve sırların paylaşılmasıyla ilişkili değildir; aynı zamanda bir tür adanma da içerir ki bu da sevilen kişinin mutluluğuna öncelik verme arzusu, zor bir durumda karşıdakine güvenme ihtiyacı veya duygusal destek verme isteği aracılığıyla ifade bulur. Bir başka deyişle, bağlılık ve mahremiyet, çaba, fedakârlık ve kendini yadsımayı gerektiren aşkın iki boyutudur. Bu kişilik özellikleri de kesinlikle sorumluluk sahibi insanlarda bulunur.
Reklam
Öyleyse aşkın sırrı en azından bir ölçüde iki basit kuralın uygulanmasına bağlıdır: 1. Optimizm pesimizmden daha iyidir; 2. Benzer kişilikler birbirini bulup çift olur, ama bunun hesap kitapla vuku bulduğunu ya da ilişkinin geleceği için yararlı olup olmadığını söyleyemeyiz.
Çiftin uzun vadede uyumu için, hassas konuların üzerine gitmemiz tavsiye edilir, ancak bu, aklımızdan geçen her fenalığı söyleme hakkına sahip olduğumuz manasına gelmez. Bir münakaşayı daima onun duygularına gark olmadan ve stres hormonlarının zıvanadan çıktığını hissetmeden önce kesmeliyiz. Mutlu çift kafasından her geçeni söylememeyi öğrenmiş olandır. Neyse ki, zaman her şeyi iyileştirir ve evlilikte etkileşim sanatı da yıllar geçtikçe gelişir. Yaşlı çiftlerde tartışmaların çözümüne çok daha dostane bir şekilde ulaşılmaktadır. En azından bu noktada, yaşla beraber kendimizi geliştiriyoruz!
Bir evlilikte, beraber yaşam içerisinde veya romantik birliktelikte, tartışmaları yönetme şekli başarının en önemli anahtarıdır. Bu o kadar önemlidir ki iki partnerin münakaşa halindeyken, özellikle tartışmanın ilk üç dakikasındaki duygusal tepkilerinden bir birlikteliğin başarısını kestirebiliriz. Öyleyse en iyi çözüm tartışmalı konularla yüzleşmektir, ama tartışma esnasında ifade edilen duyguları göz önünde bulundurmak gerekir.
Bir ilişki kendilerine özgü özellikleri olan iki bireyi içeren bir varlık değildir: İlişki, iki bireyin birbiriyle olan alışverişinin sonucu oluşan üçüncü bir varlıktır. Kendi iki üyesinden bağımsız bir varlıktır ve bu varlık zaman içinde dış etkilere, partnerlerden her birinin kendi bireysel evrimine ve son olarak kendine, yani "ilişki"nin varlığına bağlı olarak evrilir. Öte yandan, bir çift hiçbir zaman sona ermez, çünkü bireyler dış çevrelerine ve partnerlerine gitgide uyum sağlarlar ki bu da birinin diğerine karşı gösterdiği tepki tarzında. değişikliklere yol açar. Kısacası, ilişki doğası gereği dinamiktir!
Reklam
Seçilen partnerin bütün iyi özelliklere sahip olduğu ve hiçbir kusurunun bulunmadığı bir rüyadır aşk... Oysaki hiç kimse mükemmel değildir ve hepimizin kusurları vardır şüphesiz. Sorun bu körlük safhasından sonra neyin geldiğini bilmektir. Büyünün bozulması kaçınılmaz mıdır, haliyle bunun sonucunda aşk bitiyor mudur?
Aşka "düştüğümüzü" söyleriz; bunun sebebi belki de beklenmedik bir şekilde kendi kendine oluvermesidir, fakat aşkın devamı için iki tarafın da zihinsel çabası gereklidir, tabii aşkın mutlu sonla bitmesi isteniyorsa.
Gerçekler kesindir: Aşk, nöronların içinde ve bir süreliğine başka biriyle ortak bir yaşam sürmek ve bireyselliği silmek için programlanmış birçok serebral döngünün içinde var olur. Gerçi asıl soru şudur: Öyleyse doğanın kabul edip ve hatta iltimas geçtiği pek çok değişime neden olabilen aşk neye yarar? Neden karşımızdakinin algısını değiştirmek için pek çok nöronal döngü harekete geçirilmelidir? Niçin partnerle gerçek bir bağımlılık kurmaya ihtiyaç duyulur? Neden bizi normalde rahatsız edecek küçük davranış kusurları birdenbire hoş bulunur? Niçin arkadaşları, aileyi, işi ve tüm alışıldık kaygıları unutarak saplantılı bir biçimde onu düşünürüz?
Âşık olmak yoğun, duygusal, heyecan verici sınırlı bir süreye tekabül eder ki bu da büyük çoğunluk için aşağı yukarı 3 yıldır. Bu üç yıllık süre, görevi başarıyla tamamlamak için geçerli asgari bir süredir ve tüm araçlar da bu üç yıllık sürenin verimli geçmesi için tesis edilmiştir.
Reklam
İnsanı karakterize eden duygudaşlık diğer tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi, âşık olma halinde de büyük olasılıkla önemli bir rol oynar. Karşımızdakinin ve onun hedeflerinin kavranması, bize bir başkasının bakış açısından kendimizi kavrama olarak yansır. Öyleyse aşkın başka bir işlevi daha vardır ki o da bir kişiye kendi ruhsal özünü, kendi benliğini ve kendi farkındalığını devşirdiği öteki kişinin mevcudiyetini temin etmektir. Bu yüzden "öteki"ne olan ihtiyacımız oksijene ve suya olan ihtiyacımız kadar güçlüdür.
Bilinen tüm halklarda, aşk şarkıları söylenir, aşk şiirleri yazılır, aşkı konu alan efsaneler ve mitoslar anlatılır, aşk uyandırmak için büyü yapılır ve bazı uç durumlarda kara sevda yüzünden intihar edilir. Âşık olma kabiliyetimizi kontrol eden mekanizma, farklı evlilik sözleşmelerinin ve farklı tipteki toplumların var oluşundan çok daha eski görünmektedir.
Bugün hayat şartları değişmiştir elbette: Kadınlar "kaynakları" için artık doğrudan erkeklere bağlı değildir ve ne mutlu ki bekâr bir anne doğrudan tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalmamaktadır. Yine de, bugün hâlâ bazı âşıkane davranışların kökeninde bulunan ve genlerimize yazılı olan ilkel şartlara bağlı davranışlar ve içgüdüler olduğu gibi kalmıştır.
Çekime dair biyolojik verilere göre, aşk erkek ile kadın arasında bir tür sözleşme yapar.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.