Neredeyse Alex kitabından açık söylemek gerekirse öyle çok bir beklentim yoktu başlarken hatta ve hatta sevmeyip yarım bırakacağımı bile düşünmüştüm. Neyse ki kitabı sevdim ve de bitirdim. Olmayan beklentimi de bu sayede çokça karşıladığını söyleyebilirim rahatlıkla.
Başlarda Mink yani Bailey, filmlerle ilgili bir konuşma uygulamasında biriyle, Alex ile, konuşuyor ve babasının yaşadığı kasabada olduğunu öğreniyor. Babasının kasabasında gerçekleşecek bir film festivaline davet ediliyor fakat gerçekte tanışmadıkları için Bailey biraz çekiniyor. Daha sonra Mink, annesinin yanından ayrılarak babasının yanına taşınıyor.
Babasının yanına taşındıktan sonra bir müzede çalışmıyor başlıyor. Aynı zamanda, kendince ve gizlice Alex’i aramaya başlıyor. Kitabın sonlarına kadar bulmakta zorlanıyor.
Aynı zamanda bir sörfçü olan ve çalıştığı müzede güvenlik görevlisi olan Porter ile tanışıyor. Başlarda pek anlaşamayıp atışsalar da bu biraz zıt kutuplar birbirini çeker durumu desek uygun olur sanırım. Zaman geçtikçe birbirleriyle yakınlaşıyorlar vs.
Kitap oldukça güzel ve akıcıydı. Böyle tam yaz sıcaklarında okumalık bir kitap bana kalırsa.
Benden bu kadar, diğer yorumda veya reels de görüşmek üzere.