İlk Türk Sosyalistlerinin Marks'ın, bütün memleketle işçileri birleşiniz sözünü, bütün dünya işçileri birleşiniz sözüyle çevirmede bir sakınca görmemeleri, bütün gerçeklerin üstünden aşarak nasıl erişilmesi çok zor amaçlara yöneldiklerini meydana vurur.
Bizim aydınlarımızı, batıdaki aydınlarla karıştırmak yanlış olur. Batıdaki aydınlar halktan ayrı bir takım değildir. Genel işbölümünde belli ödevler almış halk insanlarıdır. Bizim aydınlarımıza gelince, aydın olmak, bizde halktan ayrılmak, halktan ayrı düşünüp duran, halkla bütün bağlarını koparmış idareci kadrolara katılmak demektir. Bu sebepten bizim aydınlar bir tarikate bağlı insanlar sayılabilir. Bunlara küçük bir gayretle ancak okuma-yazma bilen köylüler bile katılabilmektedirler. Kökleri devşirme idareci kadrolar çağına kadar giden bu aydınlar grubuna, Anadolu Türk halklarının -belki de, şimdi bile- Osmanlı mülkünün yersiz yurtsuz, hatta köksüz aydın serserileri demek pek de yanlış olmaz.
Köy hocalarının asırlar boyu bugünkü bilgisizlik içinde kalabilmesi , Anadolu müslüman Türklerinin, müslümanlıkla olan ilintilerinin hangi çizgide kalmış olduğunu en iyi ispatlayan bir gerçektir.
Türkiye'de gerçek aydınlar hiçbir zaman aksiyon -halk hareketleri bulamadıkları için fikir seçmede çoğu zaman gerçeği hesaplamadan en sivri uçlara giderler. (Orada onları çoğunlukla hayal kırıklığı, oportünizm, umutsuzluk bekler.)
Bir memlekette, büyük zenginlerle devleti elde tutan idareci kadrolar karaborsacılık ile hesaplı yatırmalar, hesaplı işletmeler arasındaki farkı anlatmaktan uzaksalar o memlekette hiçbir reform tutmaz, hiçbir çare derde derman olmaz.
Köylünün şehirlere dökülmesini önlemek isteği, bundan ürkmek eğilimi, ve toplumda üretim araçlarına sahip olanların batılı anlamda kapitalist burjuva üretiminden tamamıyle habersiz bulunduklarını ispatlar.