Konuşma ve yazma ortaya çıkmadan önce biz ve diğer bütün hayvanlar sezgisel olarak düşünüyorduk. Düşünün, çıktığınız bir kır yürüyüşünde hiç beklenmedik bir uçurumun kıyısına gelmişsiniz, o kadar yüksek, o kadar dik bir uçurum ki bir adım daha atarsanız öleceğiniz kesin. Böyle bir şey olursa beyniniz önünüzdeki görüntüyü analiz eder ve milisaniyeler içinde tehlikeyi anlar. İleri doğru yapacağınız bütün hareketler engellenir. Kısa süre önce yapılan ölçümler bu içgüdüsel tepkinin tehlikenin fark edilmesinden sonra 40 milisaniyede oluştuğunu gösteriyor, demek ki siz daha uçurumun bilincine varmadan epey önce oluşuyor. Başka bir deyişle, hayatta kalma nedeniniz düşme tehlikesi hakkındaki akılcı bilinçli düşünceleriniz değil içgüdüleriniz. İnsan medeniyeti sezgileri kötülemeye başladığında kötü bir dönemeç almıştır. Sezgi olmazsa ölürüz. Einstein'ın dediği gibi, "Sezgisel zihin kutsal bir armağandır, akılcı zihinse inançlı bir uşak. Biz uşağı onurlandıran, armağanı unutan bir toplum yarattık."
Dikkat! Dikkat!
Gezegen, gelecek, iklim değişikliği, insanlık, cyborg, cyborg sonrası… Makinelerin ele geçirdiği değil, geleceğin makinelere devredilmek zorunda kaldığı bir gelecek…
Yukarıdaki kavramlar ilginizi çektiyse, çevre ve gelecek hassasiyetiniz yüksekse, anlaşılabilir dilde nasıl bir felakete gittiğimizi izah eden çok değerli bir iklimbilimcinin sözleri dikkatinizi çekecekse…kitabınız bu…hatta başucu kitabınız.
Tadından yenmeyecek, yendiğinde midenizi ağrıtacak olduğunu da baştan söylemeliyim.
Kütüphanemde, yangında ilk bunu kurtar rafına alkışlarla yerleştiriyorum. Alkışlarla…büyük büyük alkışlarla, Gaia Teorisinin yaratıcısı ve
Açık olan şudur: çoğu insan çoğu zaman yaptığı gibi dün Dünya’nın sıcaklığının her zaman güvende hayatta kalabileceğimiz aralıkta seyredeceği istikrarlı ve kalıcı bir yer olduğu varsayımında bulunmamalıyız.