Umutlarım azalıyor, doğru. Gerçi yaşlanışla da ilgili olabilir
Yaşlanışın en sevimsiz taraflarından biri, anıların, deneyimlerin çokluğu. Deneyim ama, bir dolusu batkıyla noktalanmış.
Çocukluğumda eşyaların kendilerine özgü bir yaşayışları, nefes alışları olduğuna inanırdım. Balkonda asılı çamaşırların yağmurda üşüdüğüne, mandalların hasta olacağına; böyle üzüntüler yaratırdım.
Birçok karmaşık duygunun, duyuşun etkisi altındaydım.
Anna Karenina çok sevdiğim sahneleriyle belleğimdeydi, öylece girdi hikâyeye. Anna Karenina bugün de belleğimi işgal eden bir roman kişisi.
"İnsan çok mutsuz olduğunda, kişisel yaşamında sonsuz mutsuzluklara boğulduğunda toplum sorunlarını unutabilir, (...) Bu bir tür gelgeç bilinçsizliktir. Ama bireyci dünya görüşünden yana olanlar, daha baştan toplum sorunlarıyla ilgilerini kesmiş lerdir. Bireyler kişisel mutsuzluklarının ardında toplum sorunlarının yattığına inanmazlar. Ben bireyci olmadığım gibi, toplumsal sorunlarla yakından ilgileniyorum. Bugüne dek açık tutumla toplumsal sorunları yazmak istemedimse, tıpkı cinsellik izleğinde olduğu gibi, bu sorunda da tecimselliğe bulaşmak istemediğimden. Sanat anlayışımın siyasadan yalıtılamayacağını sanıyorum.”