O şokla kapıyı çaldık. Açıldığında son derece modern giyinmiş bir genç kızla karşılaştık. Kısakürek'i sorunca 'babam içerde hemen çağırayım' dedi ve bizi içeri aldı. İkinci şoku da orada yaşadık. Çünkü kara çarşaflı olmasa da kapalı birini bekliyorduk. Bu sırada eşi geldi, o da son derece şıktı. Hatrımızı sorup Kısakürek'in geleceğini iletti. Süklüm püklüm otururken Üstat yukarıdan indi. Elini öptük. 'Sen kimsin, sen kimsin ?' diye tek tek sordu. Kendimizi tanıtıp Yalova'daki Milliyetçiler Derneği'ne davet ettik. Üstat, bize gelebileceğini söyledi ancak birçok şart sıraladı. Oysa biz lise öğrencisiydik ve o şartları yerine getirme imkânımız yoktu. Teşekkür ettik ve durumu kendisine arz edeceğimizi söyleyip ayrıldık.
O kadar büyük şaşkınlık içindeydik ki Çiftehavuzlar'dan Kadıköy vapur iskelesine kadar hiç konuşmadan, birbirimize bakmadan yürüdük. Oradan vapura binip Cağaloğlu'na gittik ve MTTB Ortaöğretim Komite odasında dört saat, yine birbirimizle hiç konuşmadan öylece oturduk.
Sayfa 21 - 1. baskı - Mart 2010