Öncelikle şu söylemeliyim ki daha önce hiçbir klasiği okurken bu kadar keyif almamıştım. Dili, anlatımı hiç beklediğim gibi değildi oldukça akıcıydı ve çok rahat okunuyor. Konusuna gelecek olursam ise Oblomov’un tembellikleri, sürekli yatması ve bir şeyler düşünmesi ama asla hayata geçirememesi üzerine yazılmış. Bir dönem ise bu Oblomovluk’tan az da olsa sıyrılıyor hayatında bazı değişiklikler oluyor ama ben şimdi bunları söylemeyeyim okumayanlar için sürprizi kaçmasın. Fakat bu durum çok uzun sürmüyor, bitmek bilmeyen endişeleri ve korkularıyla hayatını yine bir yatakta geçirmeye başlıyor. Kitabın sonu ise beni üç farklı olayla şok etti. Bunların neler olduğunu öğrenmek, gerçek Oblomovluk nasıl bir şey öğrenmek istiyorsanız işte okumanız için nefis bir kitap. Şimdiden keyifli okumalar.
“İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat.”
“Hayatın çiçekleri döküldü, sade dikenleri kaldı.”