..çünkü hoşlanmadığım bir kitabı kimseye vermem. Ödünç kitap da vermem. Birinin bir kitabı okumasını istersem, bir tane satın alır, hediye olarak veririm. Kitap ödünç vermenin insanı hırsızlığa teşvik ettiğine inanıyorum.
“Ve çevirmen yerine hain denmesi daha uygun olacak kişiler hakkında ne diyeyim, çünkü onlar açıklamayı amaçladıklarına ihanet ediyor, şanlarını lekeliyorlar ve siyahı beyaz diye okuyarak cahil okurları baştan çıkarıyorlar.”
"Olduğuna inanmak"; mesele de budur zaten. Biz okurlar, kelimeleri yaşantıyla, yaşantıyı kelimelerle eşleştirerek bir yaşantıyı yansıtan, bizi bir yaşantıya hazırlayan ya da hepimizin çok iyi bildiği gibi, ancak yanan sayfalar boyunca bize ait olacak yaşantıları anlatan hikâyelerin sayfalarını karıştırınız. Buna göre, bir kitabın olduğuna inandığımız şey, her okuyuşta kendini yeniden biçimlendirir. Yıllar boyunca deneyimim, zevklerim, önyargılarım değişti: Günler geçtikçe hafızam kütüphanemdeki ciltleri yeniden raflardaki yerlerine oturtmayı, kataloglamayı, ıskartaya çıkarmayı sürdürüyor, kelimelerim ve dünyam -birkaç değişmez sınırtaşı dışında- asla tek ve aynı değildir. Herakleitos'un zaman hakkındaki sözü benim okumalarım için de aynı şekilde geçerlidir. "Asla iki kez aynı kitabı okumazsınız."