Bekleniyordu demiyorum. En beklendiği zaman bile, için için 'gelmesin' diye dua edilen bir konuktur ölüm. Asık yüzlüdür, sevimsizdir, istenmez ya yine de gelir.
Lütfiye Aydın, Madımak Oteli'ndeki yangından geçmiş bir yazar. Yangından kaçmak için atladığında hafızasını kaybetmiş... Gözlerini açtığında ne yangını ne eşini hiç kimseyi hatırlamıyormuş. Okuma yazmayı bile unutmuş. Ona ne olduğunu sorduklarında cevapsız kalmış sorular...
On tane kısa hikayeden oluşmakta eseri... Dokuzuncu hikaye eserin adını taşımakta. Benim de en beğendiğim oldu. Kendi bir yangının çemberinden geçen yazar, feleğin çemberiyle sınanan kadınların duygularını yorumlamaya çalışmış. Kimisi yarım gibi kalsa da aşina olduğunuz duygular olduğu için şöyle dalıp dalıp uzaklara tamamlayabiliyorsunuz.
Tavsiye konusuna gelince henüz yazar ölmemişken, öldükten sonra kıymetlenmesin yüreğinizde. Okursanız; yazarın belki yüreğinde, dimağında kalan Madımak'ına su dökersiniz.
Mutlaka benim olacaksın. Kocaman kara gözlerinle yalnızca bana bakacak, beni göreceksin. Gideceğiz bu şehirden. Bana inan, seni kaçıracağım. Çocuklarımız olacak. Seninkiler gibi, kapkara iri gözlü çocuklarımız; kızlarımızın saçları seninkilere benzeyecek.
Bekleniyordu demiyorum. En beklendiği zaman bile, için için 'gelmesin' diye dua edilen bir konuktur ölüm. Asık yüzlüdür, sevimsizdir, istenmez ya yine de gelir.