Atatürk bizler için ne dedi?
“Zeki” dedi. Yanılttık.
Gerçekte “Zeki olun” demek istedi, “Olmayız“ dedik.
“Çalışkan” dedi. Yanılttık.
Gerçekte “Çalışkan olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
“Efendi” dedi. Yanılttık.
Gerçekte “Efendi olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
“Uygar” dedi. Yanılttık.
“Uygar olun” demek istedi, “Olmayız” dedik.
Oysa sayesinde:
Vatanımız oldu.
Başımız dik, alnımız açık oldu.
Her şeyden öte adımız oldu: Türk!
Atatürk, 15 yılda bizlere taşıyamayacağımız kadar uygarlık yükledi.
Bizler, onun bize armağan ettiklerini dün ondan istemedik. Bugün de istemiyoruz.
Onun bizlere armağan ettiklerini istemeyişimizin ve emanet ettiklerine sahip çıkmayışımızın gerçek nedeni budur.
Biz mi uygar olmak istedik?
Biz mi adam olmak istedik?
Biz mi yollara dökülüp, “Paşam Lâtin Alfabesi isteriz” dedik?
Bugün neden hâlâ, Padişah’ın peşinde, Halife’nin peşindeyiz?
Biz mi, Osmanlıyı kovduk. Yoksa bize rağmen o mu kovdu?
Biz mi, “Anadolu Kadını yerde sürünmeye değil, omuzlarda yükselmeye lâyıktır” dedik? Yoksa o mu?
Biz mi, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” dedik? Yoksa o mu?
Biz mi, Türklüğümüzle iftihar ettik? Yoksa o mu “Ne Mutlu Türküm Diyene” dedi?
Ne Araplık, ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i zîşânın ilahî sözünü.
Türk Arapsız yaşamaz. Kim ki? Yaşar? Der delidir!
Arap’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Her ne kadar Şair Mehmet Akif “Arapsız Yaşanmaz” şiirinde böyle diyorsa da,
Neyzen Teyfik de şöyle diyor:
Ulu Tanrım, bu Arap açmazı Türkü yendi.
Tam bin üç yüz sene biçareye Müslim dendi.
Aslı yok, astarı yok, esteri yok, kervanı var.
Aklı yok, rehberi yok, varlığı yok, şeytanı var.