Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

27 Mayıs-12 Mart

Ordu ve Siyaset

Kurtuluş Kayalı

Ordu ve Siyaset Gönderileri

Ordu ve Siyaset kitaplarını, Ordu ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Ordu ve Siyaset yazarlarını, Ordu ve Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cumhuriyetin inşa döneminde önemli rolü bulunan herkesin hayatının belli bir döneminde İttihatçı olduğu gerçeği önemli ipuçları sunmaktadır...
Sayfa 35
Toplumun değiştirilmesinden bahsolunduğunda,toplumların çağdaş toplumlara dönüştürülme işlevi genellikle orduya yüklenmiştir.Toplumun özgürleştirilmesinden bahsedilmiş,ordu da bu fonksiyon çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Sayfa 35
Reklam
1908'den sonra da sivil bürokrasinin etkinliği azalmış,seçkinler arasında ordu ön sırayı almıştır.Ordunun kurum olarak etkinliği dışında Milli Mücadele'ye katılan,politikayla ilgili subaylar askerlikten ayrılarak mebus olmuşlardır.
Sayfa 35
Gazali'nin ''Memleket durumunun kötü olduğu hallerde ordu kime bağlı olduğunu söylerse halife o olur.'' düşüncesi,çok daha sonraları bile ordunun bütünsel anlamda etkisinin devam ettiğini gösterir.
Sayfa 34
Klasik faşizm tanımına göre, burjuvazinin hukuk dışı şiddete başvurmasının sebeplerinden en önemlisi gelişen proletarya hareketlerinin iktidar için ciddi tehlike teşkil etmesidir. [Kurtuluş Kayalı - Ordu ve Siyaset]
''Aydın, Batı'da düşünsel olarak, Türkiye'de ise bürokratik rolünün icabı olarak politikayı etkiler.'' [Kurtuluş Kayalı - Ordu ve Siyaset]
Reklam
Türkiye'de yanlış olarak kabul gören bir düşünce Atatürk'ün ordunun siyasetle ilgilenmemesi kanaatinde olduğudur. Bunun yanlışlığı örneklerle gösterilebilir. Atatürk'ün ordunun politikadaki etkinliğini sınırlamak, ya da sona erdirmek istediği doğru değildir. Eğer birtakım tedbirler soyut düzeyde anlaşılageldiği şekilde yorumlanıyorsa, bunu somutlaştırarak işlevselliğini kavramak gerekir. O zaman da görülür ki, soyut fikirler birtakım kişileri ve/veya grupları tasfiye amacıyla ifade olunmuştur. Atatürk'ün düşünce ve eylem planında birlik olunmasını istemesi ve kendi grubunu Mayıs 1921'de Birinci, Müdaafa-i Hukuk Grubu olarak isimlendirmesi, İkinci Grub'un oluşturulmasını davet etmiş, 1922 Temmuz'unda da İkinci Grup ilk örgütlenmiş muhalefet olarak ortaya çıkmıştır. Bu iki grup arasındaki ilişkinin niteliğinin demokratik olmadığının göstergeleri vardır. Bir kere, padişahlığın kaldırılmasını öneren ve sonra tedil edilerek kanunlaşan tasarının meclis komisyonunda görüşülmesi sırasında Atatürk'ün ''Burada toplananlar, meclis ve herkes sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur.Yoksa, yine gerçek, yöntemine göre saptanacaktır; ama belki birtakım kafalar kesilecektir.'' sözleri güvenilen gücün ordu olduğunu göstermekte, sorun tehdit yoluyla ve sınırlı biçimde halledilmeye çalışılmaktadır. İşte, Türk Ordusu'nun ve Cumhuriyetçiler'in geleneğinde bu tavır da vardır ve 27 Mayıs'la 12 Mart'ta bu tavrın etkililiği gözlemlenebilir. [Kurtuluş Kayalı - Ordu ve Siyaset]
216 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Ordu ve Siyaset / Kurtuluş Kayalı 27 Mayıs askerî darbesinin yıldönümünde, temel olarak bu darbe üzerinde duran, fakat bir bütün olarak ordunun İttihat ve Terakkî'den bu yana siyasetteki etkisini irdeleyen bir akademik çalışma. Kayalı, yer yer işleyişi elinde bulunduran ordu içindeki isimsel ihtilafların üzerinde yoğun olarak durduğu için genel hatlardan sapsa da, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca askeriye mantığının nüanslarını iyi yakalamış doğrusu. Cumhuriyet'in başlangıcından kısa bir özet sunarak, Mustafa Kemal'in de asker-siyasetçi kimliklerine değinerek akabinde asıl mevzusu olan 27 Mayıs'ı ele alır.
Ordu ve Siyaset
Ordu ve SiyasetKurtuluş Kayalı · İletişim · 201520 okunma
Terakkiperver Fırka'nın daha tutucu kimseleri üye yapmaması, kapatılmasını önleyemedi. Gericilerle birlik olduğu iddiasına rağmen buna tevesül etmiş değildi. 1926 Haziran'ında Ziya Hurşit tarafından Mustafa Kemal'in öldürülmek istenmesi, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın evvelden beri mücadele ettiği üç grubun yani İkinci Grup, Terakkiperver Fırka ve bazı İttihatçıların radikal bir biçimde etkisizleştirilmesi olanağını ortaya çıkardı. Bu dönemde keyfî bir biçimde İstiklâl Mahkemeleri çalıştırılmaya başlandı ve mebusların yasanın dokunulmazlığı nazar-ı dikkate alınmadı. Yirmi beş kadar mebus tutuklandı. Sorumlu tutulanlar arasında Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rıfat Bele'den başka iki general ve Avrupa'da olan Rauf Bey ile Adnan Adıvar (Halide Edip Adıvar'ın kocası) vardı. Hüseyin Avni ile Cavit ve Nazım Beyler de yargılandılar. Ne avukat tutmaya ne temyiz etmeye hakları vardı. Suçsuzluklarını ispat edemezlerse suçlu bilineceklerdi. Kaderleri Abdülhamid'in ve komitacı Jön Türkler'in Mustafa Kemal tarafından o kadar yerilen metodlarına benzer metodlarla elde edilmiş keyfî ve yüzeyde kalan delillere bağlı idi. Türkiye^de demokrasi anlayışı açıkca ortadaydı; karara itiraz eden iki mebusun eski hafif cezalarından vazgeçilerek haklarında idam cezası verildi. Rüştü Paşa hariç paşalar beraat ettiler. Cavit ve Nazım bey idam olundu. Ankara İstiklâl Mahkemesi de Hüseyin Avni, Salahattin ve Kara Vasıf hakkında beraat kararı verdi. [Kurtuluş Kayalı - Ordu ve Siyaset]
1977 seçiminde birkaç din adamının aday gösterilmesi de, 1973'ten daha ileri bir noktaya varıldığının işaretidir. Ancak bütün bu gelişmelere rağmen, CHP nin, partisini 1967 sıralarında örgütsüz soldan ayıran çizgiyi sonuna kadar sürdürmediği savunulabilir. Çünkü, 1977 seçimlerinden sonra CHP Genel Başkanı’nın "sayısal çoğunluğa karşı siyasal gücü" savunması CHP'nin İttihatçı geleneğinin en azından zaman zaman depreştigini göstermektedir ki, bu da halk-aydın çelişkisinin halkta yarattığı tepkiselliğin güçlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Boylelikle de CHP'nin halka yakınlaşma sürecinde bir çelişki teşkil etmektedir.
Sayfa 146 - İletişimKitabı okudu
Reklam
1903 Talat Aydemir hareketi hükümetin CHP, YTP, CKMP ve bağımsızlardan oluşmasına ve AP'nin muhalefette bulunmasına rağmen gerçekleşti. 27 Mayıs'a karşı en müspet tutum içinde olan CHP, başından beri 27 Mayıs karşısinda mülayim bir cizgide durmaya çalışan CKMP ve YTP ile koalisyonda, ihtilal teşebbüslerini engelleme bakımından AP ile ortaklığına nazaran daha başarılı olma şansına sahipti. Özellikle AP’nin varlığını korumak amacı ile muhalefetini belli bir sınırda tutma kararlılığı, hükümetin olağan demokratik yönetime geçişteki çabasını güçlendirdi. Ancak tüm bu müspet şartlara rağmen, Türkiye bir ihtilal havasına ve partiler dışında çozüm arama noktasına geldi.
Sayfa 121 - İletişimKitabı okudu
1965 sonrasında Türkiye de Cumhuriyet döneminin belki de en özgür ortaminin oluşmasının sebepleri bu geçmişte aranmaldır. 1965 sonrasi ortaminin Türkiye'de düşünsel bölünmelerin ortaya çıkmasına sebep olması, bir anlamda fili düzeydeki özgürlük nedeniyledir. Çünkü, Türk aydının düşensel dünyası Batılılaşma'nın başlangıcından beri devletin verdiği sınir çerçevesinde dolaşmış; bu müsamaha sınırı ancak 1965 sonrasında genişlemiştir. Türkiye'deki düşünsel ayrışmalar 1965 sonrasında bağımsız örgütlenme aşamasına ulaşılmasıyla başlamışsa, buna rağmen farklı örgütler Türk toplumunun tarihi ve sosyo-ekonomik üzerinde pek görüşler ileri sürememişlerdir.
Aslında, 12 Mart öncesinde Ülkü Ocaklılar'la Dev Gençliler'in. darbe anlayışında birleşmelerinin bir temeli olmalıdır ve bu temel 27 Mayıs sonrası ayrımlanmalarda aranmalıdır. İttihat ve Terakki Partisi'nin eyleminin belli ölçüde farklı yorumuna dayandırılan bu ayrı hareketlerin olaylara bakış açısının benzerliği, İmparatorluğun son dönemindeki olaylarla 1960 sonrası olaylar arasında paralellik kurmanın dayanağını teşkil etmekte ; bürokratik güç merkezlerinin oluşturulması da AP ve İslamcılar'ın zaten varolan Batılı eğilimlerini güçlendirmeleri yönünde etki yapmaktadır.
Sayfa 81 - İletişimKitabı okudu
Türkiye’de Tanzimat’tan beri aydının temel görevi devleti kurtarma biçiminde anlaşılmıştır. Bu görev bilinci süregiderken, tüm aydın grupların birbirine yakın biçimde anladıkları “ uluslaşma ” görevi gündemi gelmiştir. 1960 Darbesi’ni de bu gelişim çerçevesinin dışında algılamamak gereklidir.
Sayfa 72 - İletişimKitabı okudu
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.