Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı
Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları 1
İsmail Hakkı UzunçarşılıOsmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları 1 Gönderileri
Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları 1 kitaplarını, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları 1 sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları 1 yazarlarını, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeniçerilerin artık bir işe yaramayacaklarını ve ıslâhlarının da kabil olmadığını kat'i olarak anlamış olan Üçüncü Mustafa idi; muntazam ve talimli Rus ordularına karşı nizamsız Kapukulunun cephelerde mağlubiyetten mağlubiyete düşmeleri kendisine sarsılmaz surette bu kanaati vermişti.
Sayfa 503 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Kırk sekiz yaşında ordularına kumanda ederek yetmiş dört yaşında harp meydanında vefat etmiş olan Kanunî den sonra gelen Padişahların, istirahati sefer meşakkatine tercih etmeleri, baş kumandanlarını başlarında görmiyen ve maiyyet askeri olan Kapukulu efradına ağır geliyordu.
Sayfa 486 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Orhan Gazi zamanında Osmanlılar ilk defa gümüş para olarak akçe ismiyle sikke kestirmişlerdir. Akçe, Suriye, Mısır ve Irak'ta dirhem denilen gümüş para mukabilidir.
Sayfa 464 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
On yedinci asrın son yarısında ( 1660 senesinde ) Yeniçerilerin mevcudu 54.122 ve bir senede yalnız maaşları miktarı 148.477.020 akçe yani kese hesabı üzere 3.710 buçuk kese ile 17.020 akçe tutuyordu.
Sayfa 431 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Ocağın alay bayrağı sarı ile kırmızı renkte yani yarısı sarı diğer yarısı kırmızı idi. Sefere gidilirken tertip edilen alaylardaki geçid resmi esnasında Yeniçeri ağasının yedekleri arkasından ocağa aid olan adına İmâm-ı âzam bayrağı denilen beyaz sancak giderdi.
Sayfa 290 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Yeniçerilerin orta ve bölük kazalarından başka bir de Hacı Bektaş ı Velînin çorba pişirüp ocağa yadigâr ettiğine inanılan Kazan-ı şerîf vardı; itikatlarına göre bu kazan bulunduğu mahalden kaldırılup yerine bir kova su dökülürse dünya alt üst olur diye inanırlarmış.
Sayfa 259 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Padişahın sağında bulunanların hepsi sol ellerini ve solunda bulunanların hepsi de sağ ellerini kullanırlardı; ellerini bu suretle kullanmalarına sebep Padişaha arkalarını dönmeden oklarını kullanabilmeleri içindir.
Sayfa 222 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Harp meydanında hükümdarı yavaş ve yumuşak huylu ata bindirerek atın yularını tutan ve atın ayağına Marbend veya bâzubend bağlayan solak başıdır.
Sayfa 220 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Padişahın atının sağında giden dört solak başından ikisinin, ok ve yaylarını kullanırken Padişaha arkalarını dönmemek için ok ve yaylarını sol elleriyle attıklarından dolayı bunlara solak ismi verilmiş. Solak ortaları Yıldırım Bayezid zamanında teşkil edilmişti.
Sayfa 218 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Turnacı ortası cemaat ortalarının altmış sekizincisini teşkil eder. Bunun kumandanına Ser Turnâî veya Turnacı başı denilirdi; bu da büyük zabitlerdendi.
Sayfa 203 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Yeniçeri ocağının ocak ağaları denilen büyük kumandanlarından olan Samsoncu veya Seksoncu başı ( Ser seksonî ) cemaat ortalarından yetmiş birinci ortanın çorbacısı yani bölük kumandanı idi.
Sayfa 202 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Zagarcı başı terfi ederse ocak kethüdası olurdu.
Sayfa 201 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Yeniçeri cemaat ortalarından altmış dördüncü ortanın kumandanıdır. Kethüdadan sonra ocağın en yüksek rütbeli ağalarındandı.
Sayfa 199 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Sekban başılık Ocakta Yeniçeri ağasından sonra gelen baş ağalık olduğundan başına Mücevveze denilen serpuşu giyer ve Yeniçeri ağasiyle Divan-ı Hümâyuna gidiş ve dönüşte Sekban bölük başıları Ağa bölük başılarının önünde yürürlerdi. Buna da sebep Sekban başılarının hakk-ı tekaddümleri idi.
Sayfa 193 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Yeniçeri Ağalarına üç senede bir Hükümdarın has ahırındaki atlardan bir at verilmesi kanundu. Yeniçeri ağaları Padişahların cuma namazına çıkışlarında bir kısım Yeniçerilerle beraber selamlıkta bulunurlardı.
Sayfa 179 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu