Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Padişahlarının Manevi Dünyası

Tahsin Yıldırım

Osmanlı Padişahlarının Manevi Dünyası Gönderileri

Osmanlı Padişahlarının Manevi Dünyası kitaplarını, Osmanlı Padişahlarının Manevi Dünyası sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Padişahlarının Manevi Dünyası yazarlarını, Osmanlı Padişahlarının Manevi Dünyası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sultan Sebük Tekin (Gazneli Mahmud'un babası) rüyasında evindeki mangaldan bir ateş çıktığını ve bu ateşin büyüye büyüye bütün dünyayı gölgelediğini görür. Bu rüyayı tabir edenler sultanın dünyayı adaleti ile fethedecek bir erkek evladına kavuşacağını söylerler.
Anadolu Ermenilerinin müslüman Türkler'e bakış açısını en güzel şekilde ortaya koymaktadır: "Her tarafta barış ve hakimane bir idare kurdu. Bütün hükümdarlardan daha akıllı ve kudretli idi. Bildiklerimizin hepsinden de daha adil olduğundan kimseye keder vermedi. Yüksek fikirleri, adil ahlakî ve şefkati ile kendisini herkese sevdirdi. Böylece harp ve şiddetle değil, gönülleri kazanmak suretiyle hiçbir hükümdarın elde edemediği memleketlere sahip oldu. Eğer ömrü vefa etse idi, çok süratle artan kudreti dolayısıyla, Avrupa'yı da devletinin hudutları içerisine alacaktı."
Reklam
Şeyh Edebalinin Osman Gaziye Öğütleri
Kişinin gücü, günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar,aydınlığa kavuşturur.
Sayfa 119 - Yağmur yayınlarıKitabı okudu
Fatih Sultan ve Öğrencilerin Ayak Tozu
𝐅𝐚𝐭𝐢𝐡 𝐒𝐮𝐥𝐭𝐚𝐧 𝐌𝐞𝐡𝐦𝐞𝐝 𝐇𝐚𝐧, Fatih camii civarındaki meşhur medreseleri yaptırmıştı. Talebelerin medreseye girdiği ana kapının önünde mezar büyüklüğünde bir çukur kazılmasını emretmişti. Emri hemen yerine getirilmişti. " Çukur üzerine ızgara koyun!" diye devam etmişti cihan padişahı. Demirden ızgara da yerleştirilmişti çukurun üzerine. Ancak hiç kimse bu yapılanlara mana verememişti. Ta ki Büyük Fatih son emrini verene kadar: ☞︎︎︎"Ben vefat edince üzerime, mezarımdan çıkan toprağı atmayın! Onun yerine bedenimi, medreseye devam eden ilim talebelerinin ayakkabılarından koparak ızgaranın altında biriken bu mübarek tozlarla örtün. Umulur ki Cenab‐ı Hak, onların yüzü suyu hürmetine bana merhamet eder."
Sayfa 191
Sultan Abdülhamid Han; "Hiçbir Evraka Abdestsiz İmza Atmadım."
Bu hususta mabeyn (Saray) başkatibi Esad Bey'i dinleyelim; "Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için sultanın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. Acaba sultana bir emr'i Hak mı vaki oldu? Diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım, açıldı. Sultan, elinde havlu ile yüzünü kuruluyordu. Tebessüm ederek; Evlat, bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Daha ilk kapıya vuruşunuzda uyandım. Abdest aldım. Onun için geciktim. Kusura bakma. Ben bu kadar zamandır bu milletin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım. Getir imzalayayım" dedi. Besmele çekerek imzaladı."
Sayfa 344Kitabı okudu
Sultan Abdülaziz
Medine-i Münevver'den her posta geldiğinde abdest tazeler, mektupları "Bunlarda Medine-i Münevveri'nin tozu var!" diye öpüp alnına götürür, ondan sonra başkatibe uzatır ve "aç, oku!" derdi.
Sayfa 337Kitabı okudu
Reklam
Hıristiyan'lara olan yaklaşımı
Bir başka tarihçi İngiliz Gibbon ise Sultan Murad'ın Hıristiyan'lara karşı olan hoşgörüsünü şöyle anlatmaktadır; "Dünya üzerinde çağdaşı bütün hükümdar ve devlet adamlarından üstündü. Babasının bile tahayyül ettiği sınırları çok aştı. Bütün tarihin en hayret verici gelişmelerinden birini, Osmanlı lehine kazandı. Ortodokslar'a, Katolikler'in Ortodokslar'a yaptığı muameleden kat kat iyi muamelede bulundu."
Sayfa 143Kitabı okudu
Yahudilere olan yaklaşımı
Sultan Murad'ın halkına karşı âdil ve hoşgörülü yönetimini çağdaşı Bizans tarihçisi Khalkokondylas şöyle anlatmaktadır: "Kendisine itaat ve hizmet eden milletlere ve kişilere, hangi dinden olurlarsa olsunlar, iyi ve yumuşak ve cömert davranırdı. Düşmanlık gösterenlere karşı amansızdı. Hiçbir düşmanı elinden kurtulamadı. Verdiği söze sonradan aleyhinde tecelli etse bile sadık kalarak, dost düşman herkesin güvenini kazandı."
Sayfa 143Kitabı okudu
XVII. yüzyil sonunda bir askerî yazar, Osmanlı askerleri hakkında şöyle demektedir: "Onlar büyük bir heyecanla ve taşkınlıkla "Allah Allah" diye bağırarak taarruza geçerler. ... Onları bu vaziyette görünce sanki ölümden hiç korkmuyorlar sanırsınız."
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.