Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osmanlı´da Eğitim

Ahmet Cihan

Osmanlı´da Eğitim Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı´da Eğitim sözleri ve alıntılarını, Osmanlı´da Eğitim kitap alıntılarını, Osmanlı´da Eğitim en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tanzimat, her yönüyle bir "turning point" yani dönüm noktası, geleneksel-klasik olanla modern-seküler olan arasında kırılma devri olarak kabul edilebilir.
Humbaracı Ocağı 18. yüzyılın ilk yarısında askeri eğitim alanında başlatılan ilk teşebbüs olarak kabul edilebilir. 1727'de ilk defa modern eğitimli askeri birlik oluşturmak üzere Üsküdar'da Bostancı Ocağı'ndan seçilen askerlerden 300 kişilik bu askeri birlik kurulmuştur. Damat İbrahim Paşa'nın gayretleri sonucu ortaya çıkan bu çekirdek yapıyı geliştirme imkanı olmamıştır. 1730'da, Patrona Halil isyanı sırasında bu yeni askeri birlik kapatıldı ve burada eğitim gören askerlerin tamamı öldürülmüştür.
Reklam
Kız öğrencilerine yönelik ilk rüştiye mektebi ise İstanbul'da 1858 yılında açılmıştır...1863-1864 yıllarında bütün imparatorlukta 4250 öğrencinin eğitim gördüğü 60 rüştiye mektebi bulunuyordu ve bunların, biri dışında, tamamı erkek rüştiyesi idi.
4-7 yaş grubundaki kız ve erkek çocukların bazen ayrı bazen de aynı bina ve oda ortamında eğitim gördüğü kurumlar olan sıbyan mekteplerinde dersler genelde yerdeki sergi üzerine diz çökerek veya bağdaş kurarak yapılıyordu. Bu kurumlar, kitap dışında, yazı tahtası, harita, küre ve sıra vb. araç gereçlerden yoksundu. Müfredat programı içerisinde yazı dersi olmadığından, kalem, defter ve kâğıda da uzun süre ihtiyaç duyulmamıştır. Yazı tahtası ve kalem ancak Tanzimat sonrasında kullanılır hale gelmiştir.
tabii o zaman medrese mezununun çalışabileceği bim, a101, şok da yok(!)
14-15. yüzyıllarda kurulan medreselerdeki öğrenci potansiyelinin 16. yüzyıl ortalarında büyük bir kitleye dönüşmüştür Yüzyılın ikinci yarısından sonra, kadılık, müderrislik, müftülük gibi sektörlerde görev almak üzere Anadolu'daki yüzlerce medresede binlerce öğrenci bulunuyordu. Büyük bir işsiz grup teşkil eden taşradaki medrese öğrencileri, zaman zaman şehirlerde sosyal düzeni bozucu eylemlere girişmişler, bazen de kasaba ve köylerde yağmacılık faaliyetlerinde bulunmuşlardır.
1850'de İstanbul'da sadece beş rüştiye bulunuyordu. Bu sayı 1857'de ancak ona yükselebilmiştir. Rüştiyelerin taşraya yaygınlaştırılması fikri, ilk rüştiye mektebi kabul edilen Mekteb-i Maarif-i Adliye'nin kuruluşundan tam on beş yıl sonra gündeme gelmiştir. Taşradaki büyük merkezlerde, ilk defa 1853'te, 15'i Rumeli'de, 7'si de Anadolu'da ve 3'ü adalarda olmak üzere toplam 25 rüştiye mektebinin açılması kararlaştırılmıştır.
Reklam
Klasik Osmanlı sisteminde en önemli bilgi üretim merkezlerinden biri şüphesiz medreselerdi. Bununla birlikte, medreselerin ders programı içerisinde yer alan sınırlı ölçüdeki pozitif bilimlerin ağırlığı 17. yüzyıldan itibaren giderek azalmıştır Diğer yandan medreselerde okutulan kitapların türü ve genelde edinilen bilginin mahiyetinde, Batı'da ortaya çıkan gelişmelere benzer şekilde, ciddi bir değişme gerçekleş­tirilememiştir.
İlk Osmanlı medresesi, nitelikli bir kadro oluşturmak ve özellikle kadıları yetiştirmek üzere, ikinci Osmanlı padişahı Orhan Gazi (1326-1362) tarafından, 1331'de İznik'te kurulmuş ve bu medreseye meşhur ulemadan Davud-ı Kayseri tayin edilmiştir.
300 senelik bir zaman dilimini ihtiva eden klasik Osmanlı sisteminde ortaya konulan yeni kitap sayısı sadece 200 civarındadır. Dolayısıyla değişerek gelişen ve giderek karmaşık bir hal alan toplum ihtiyaçları devasa boyutlara ulaştığı halde üretilen reel bilginin düzeyi çok sınırlı kalmıştır. Örneğin; 14. 16. yüzyıllar arasındaki 200 yıllık bir dönemde Osmanlı uleması tarafından kaleme alman toplam 256 kitabın %86,3'üne karşılık gelen 221'inin daha önce yazılmış olan değişik eserlerin şerh, haşiye, talik, tasnif ve çevirisinden ibaret olduğu; diğer %13,7'ni oluşturan 35 kitabın ise telif olduğu bilinmektedir. Söz konusu dönemde, Osmanlı ulemasının kaleme aldığı ve çoğu şerh, haşiye ve tercüme olarak adlandınlan toplam 256 kitap arasında pozitif bilimlere ait olanlann oranı sadece %21,4'tür. Batı Avrupa'da ortaya çıkıp gelişen aydınlanma felsefesini doğuran toplumsal koşulların ve dünya görüşünün Osmanlıdakinden uzaklığı burada çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Osmanlı ordusuna nitelikli Müslüman hekim yetiştirmek üzere, Mehmet Ali'nin Mısır'da bir tıp okulu tesis etmesinden hemen sonra, 1827'de İstanbul'da da Tıphane-i Amire adıyla yeni bir okul açıldı. Bu dönemde, Osmanlı Devletindeki sivil hekimler, geleneksel eğitim kurumlarından biri olan ve ders kitapları İbni Sina'nın eserlerine dayanan Süleymaniye Tıp Medresesinden yetişiyordu.
Reklam
Klasik Osmanlı sisteminde örgün eğitim veren üç temel kurum olduğu görülür. Medreseler, sıbyan mektepleri ve Enderun Mektebi gibi özel eğitim veren kurumları bu sistemin üç saç ayağını oluşturmaktadır. Bunlar arasında medreseler, Müslüman bireylerin aldıkları örgün eğitim yoluyla, teşekkül ve kuruluş döneminde devletin siyasi ve idari kadrolarında, yargı ve eğitim kurumları hiyerarşisinde yükselmesine olanak sağlayan seleksiyoner bir mekanizmaya sahipti. Medrese eğitimine insan kaynağı sağlayan en başat kurum ise kuruluş devirlerinden beri varlığını sürdüren mahalle mektepleridir Sıbyan mektepleri de denilen bu okullar, formel bir bilgi aktarım ve geliştirme alanı olmaktan çok, İslami kurallara bağlı geleneksel değerlerin taşıyıcısı olup, devasa sistemin çark dişlileri arasında uyumlu ilişkiler oluşturup geliştirebilen çocukları birer erişkin olarak yetiştirmekte, topluma ve hayata hazırlamaktadırlar. Bu okullar, temel dini bilgiler yanında, okuma-yazma öğretme ve Kur'an eğitimi verme özelliğini klasik dönemin sonlarına kadar sürdürmüşlerdir. Gerek kurumsal yapısında, gerekse ders öğretim metot ve araç kullanımı açısından sıbyan mekteplerinde 19. yüzyıla kadar belirgin bir değişme ortaya çıkmamıştır.
Osmanlı medreseleri pozitif bilimlere yönelik eğitimi birinci öncelik olarak görmemiştir.
1773'te açılan mühendishane-i bahri-i hümayun.
Fransız subay ve teknisyenlerin görev aldığı okulda, Batı dili olarak Fransızca ilk kez bir Osmanlı kurumunda eğitim dili olmuştur.