Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Otuz Üç Pencere

Bediüzzaman Said Nursî

En Eski Otuz Üç Pencere Sözleri ve Alıntıları

En Eski Otuz Üç Pencere sözleri ve alıntılarını, en eski Otuz Üç Pencere kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Şu Otuz Üç Pencereli olan Otuz Üçüncü söz, imânı olmayanı inşâallah imâna getirir, imânı zayıf olanın imânını kuvvetleştirir, imânı kavî ve taklidî olanın imânını tahkikî yapar, imânı tahkikî olanın imânını genişlendirir, imânı geniş olana bütün kemâlât-ı hakikîyenin medârı ve esası olan mârifetullâhta terakkiyât verir, daha nurânî, daha parlak manzaraları açar."
Şimdi çiçeklere, meyvelere bak! Bunların gülümsemeleri ve tadları ve güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri; bir Sâni-i Kerîm'in, bir Mün'im-i Rahîm'in sofrasında birer târife, birer dâvetnâme hükmünde olarak muhtelif renk ve koku ve tadlarla her nev'e ayrı ayrı tarife ve dâvetnâme olarak verilmiştir.
Reklam
Şimdi kuşlara bak! Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni-i Hakîm'in intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdâvele-i hissiyât ve ifade-i maksad etmeleridir.
Şimdi bulutlara bak! Yağmurun şıpıltıları, manasız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi, boş bir gürültü olmadığına kat'î delil ise, hâlî bir boşlukta o acâibi icad etmek ve onlardan âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek, gösteriyor ki; o şırıltı, o gürültü gayet mânidar ve hikmettardır ki, bir Rabb-i Kerîm'in emriyle, müştaklara o yağmur bağırıyor ki, "Sizlere müjde, geliyoruz!" mânasını ifade ederler.
Hem zeminin yüzündeki acib san'atlara bak! Anâsırlar, ne derece hikmetle tavzif edilmişler. Bir Kadîr-i Hakîm'in emriyle zemin yüzündeki Rahmân misâfirlerine nasıl güzel bakıyorlar, hizmetlerine koşuyorlar. Anâsır : unsurlar, elementler Tavzif: görevlendirme
Tabiat, olsa olsa bir defter-i kudret-i İlâhiye'dir. Tesâdüf ise; cehlimizi örten gizli bir hikmet-i İlâhiye'nin perdesidir." de, hakikata yanaş.
Reklam
Öyle ise; kalb-i kâinattaki şu hakikî muhabbet ve aşk, bir Mahbûb-u Ezelî'yi gösterir. Mahbûb-u Ezelî:Başlangıcı olmayan daimi sevgili olan Allah
Hem kâinatın sinesinde çok sûretlerde tezâhür eden incizablar, cezbeler, câzibeler; ezelî bir hakikat-ı câzibedarın cezbiyle olduğunu hüşyar kalblere gösterir. Hüşyar :uyanık
İşte kâinat yüzündeki cemâl ve kalbindeki aşk ve sinesindeki incizab ve gözlerindeki keşf ve şuhûd ve hey'atındaki hüsün ve tezyinât; pek latîf, nûranî bir pencere açar. Onun ile, bütün esmâsı cemile bir Cemil-i Zülcelâl'i ve bir Mahbûb-u Lâyezalî'yi ve bir Mâbud-u Lemyezel'i, hüşyar olan akıl ve kalblere gösterir.
Demek eşyadaki süslü vaziyetler, gösterişli keyfiyetler, tanıttırmak ve sevdirmek sıfatlarına kat'iyyen delâlet eder. Sevdirmek ve tanıttırmak sıfatları ise, bilbedâhe Vedûd, Mâruf bir Sâni-i Kadîr'in vücûb-u vücuduna ve vahdetine şehâdet eder. Bilbedâhe: açıkça Vücûb-u vücud:Allah’ın varlığının zorunlu oluşu Delalet: Delil olma
516 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.