"Bak, anlatayım sana: Kralların en iyi en kutsal hak- haklarından hiri af hakkıdır, Bir zamanlar ben de bol bol af- fettiğim için kendimi kral gibi hissederdim. Kimseyi suç- lamazdım; alabildiğine hoş görürdüm, seve seve sağa sola af dağıtırdım. Başkalarının isyana kalkıştığı, köpür- düğü hallerde ben sadece öğüt verir inandırmaya çalışırdım. Ömrüm boyunca varlığımın, öğrenci ve arkadaş çevrem ve hizmetkårlar için çekilmez olmaması için uğraştım. Fakat artık kral değilim. Kölelere yaraşır bir ha lim var, Kafam gece gündüz kötü düşüncelerle dalu, ruhumda şimdiye kadar bilmediğim duygular başkaldırı- yor. Nefret ediyor, küçümsüyor, isyan ve korku duyuyorum. Aşırı derecede sert, titiz, hırçın, nezaketsiz, vesveseli oldum. Eskiden güldüren bir kelime oyununa, zararsız bir alaya vesile olan şeyler, şimdi içimde yalnız ağır, ezici duygular uyandırıyor. Mantığımın işleyişi değişti: Vaktiyle yalnız parayı küçümserdim, şimdi sanki bir suçları varmış gibi, husumetim paradan zenginlere döndü. Eskiden zorbalıktan, haskıcılıktan nefret ederdim, şimdi zorbalık edenlerden iğreniyorum. Sanki bunda, birbirimizi terbiye etmesini bilmeyen hepimiz değil, sadece onlar suçluymuş gibi… Niye böyle oldum? Yeni fikirler, yeni duygular düşüncelerimin değişmesinden ileri geliyorsa bu değişikliğin nedeni nedir? Dünya kötüleşti de ben mi iyiye gittim, yoksa önceleri kör ve aşırı bir kayıtsızlık içinde miydim? Yok, eğer bu değişiklik bedensel ve zihinsel gücümdeki genel düşkünlükten ileri geldiyse -çünkü hastayım, günden güne kilo kaybediyorum= o halde yeni fikirlerimi normal değil, mariz saymam, onlardan utanmam gerek.”