Topraktan geldin, toprağa döneceksin, ama
Cennetten gönderilen her parça tekrar çıkmalı
Gökyüzünün tapınakları çağırdığında,
Ve ölüm, elementlerini yok etmez maddenin,
Sadece biçimlerini değiştirir.
Kollarımı etrafına doladım. Gözlerinde oluşan korkuyu, dilinin ucuna gelen soruyu gördüğümde, küçük kızı hayallerle sarmaladım. Tenimi kaplayan isler bile onun gözünde Meryem Ana gibi görünmemi engellemeyeceği için sonunda bana sıkı sıkı sarıldı.
Topraktan geldin, toprağa döneceksin, ama
Cennetten gönderilen her parça tekrar çıkmalı
Gökyüzünün tapınakları çağırdığında,
Ve ölüm, elementlerini yok etmez maddenin,
Sadece biçimlerini değiştirir.
Lestat, Kraliçe Akasha’nın kanını taşıyor. Marius, kadim sevgilimde ona kanından vermişti. Ah Lesta, ah, onun için ne diyorlardı yine; İsa’nın bile kanını içmişmiş
Birden hareketlerimin kontrolünü yitirdim. Kadim bedenimin sertliği ve soğuğunun seni dehşete düşüreceğini bildiğim halde yaklaşıp sana sarıldım. Henüz genç olduğun için bir ölümlüyle kolaylıkla karıştırılabilecek kadar yumuşaksın daha. Ama geri çekilmedin. Ve yanağını öptüğüm zaman, sen de benimkini öptün.
Birden yeniden bana döndün. “Yarın gece buluş benimle,” dedin yalvarır gibi. “Bu arkadaşlığın devam etmesine izin ver! Her gece düşünmek için gittiğin o kafeye gelirim. Seni bulurum. Yine sohbet edelim.”