Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Paris, Ecekent

Enis Batur

En Beğenilen Paris, Ecekent Gönderileri

En Beğenilen Paris, Ecekent kitaplarını, en beğenilen Paris, Ecekent sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Paris, Ecekent yazarlarını, en beğenilen Paris, Ecekent yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Böbürlenmekte haklı Fransızlar, Paris'in üstünden. Biz de böbürleni- yoruz İstanbul'a bakıp, acaba hangi hakla? Kentin antik siluetini koruyamamışız. Osmanlının yarattığı dokudan, anıtlar ve biriki perişan Zeyrek Sokağı dışında eser kalmamış. Modern dünyanın mühründense büsbütün yoksun İstanbul. Bir bulamaç var karşımızda. Oysa İstanbul'un konumu, Paris'inkine oranla çok daha zengin, düpedüz olağandışı: Marmara, Haliç, Boğaziçi; tepeler, korular, adalar ve tarihsel/kültürel bir piramit. Tek, dev bir fark görünüyor aslında: Paris'i sıkısıkıya koruyorlar, İstanbul'u hızla ufalıyoruz. Uygarlar, değiliz.
Sayfa 26 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
280 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Paris; bir şehrin anatomisi
Enis Batur Türkçe’nin hemen her yazın türünde ürün vermiş, vermekte olan en üretken yazarıdır. Bir Frankofon için Paris elbette önemli bir şehirdir, ancak Enis Batur sadece Fransız literatürüne hakimiyet optiği ile okumaz Paris’i. İstanbul ile karşılaştırır, Türk Edebiyatındaki Paris yazılarına da yer verir, kitapevleri, felsefe kafeleri, resimler, fotoğraflar… Bu yüzden kitap sıradan bir gezi rehberi değildir. Modern Zamanlar, Baudelaire'den başlayarak, büyük şehrin aylâğı olma koşulunu neredeyse bir poetik duruş haline getirmiştir. Bulvarlar, meydanlar, köprüler, ara sokaklar gece gündüz yürüyen, avâre dolaşan, şehrin kesintisiz biçimde farkında kalan yerli ve yabancı âşıklarıyla donandı, bir buçuk yüzyıldır. O şehirlerin içi tikabasa öyküler, dramlar, tutkular, taşkınlıklarla doluydu. Paris, XIX. yüzyıldan beri bu bağlamda öncülüğü üstlendi: Beş kıtadan sökün etmiş meraklılarıyla kendi mitolojisini büyüttü, benzersiz kıldı. Türkler, şehri Yirmisekiz Mehmet Efendi ile keşfetti. O gün bugün, her kuşak birkaç temsilcisiyle büyüyü tazeledi. Enis Batur, otuz yılı aşkın bir süredir "ikinci şehri" kabul ettiği Paris için bir içyolculuk kitabı kurarken, yanından geçmişin hayaletlerini eksik etmedi. Bir noktada, imgelemine yeretmiş virüsü şöyle tanımlıyor: Bazı şehirler tıpkı zehirler. Paris, ecekent alabildiğine özel bir sevda rehberi.
Paris, Ecekent
Paris, EcekentEnis Batur · Remzi Kitabevi · 20127 okunma
Reklam
Bir şehri sevme gerekçelerinizi zamanla aramaz olursunuz. New York'u sevenlerin New York'u sevmeyişime içerlemelerini anlıyara Paris'i sevmeyenlerden kesinkes hoşlanmam ben. En sık andığım sözlerden biri, Rilke'nin "Buraya yaşanacak yer diye geliyorlar, oysa burası ölünecek yer" yargısıdır. Tartmak gerekir: Kişi neden, nerede ölmek, öleceğini öğrendiği an oraya gitmek ister?
Sayfa 129 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Paris'le tanışma görgüm İstanbul'a yaklaşımımı değiştirmişti. Yoğurtçu Zülfü'yü, Sıraevler Sokağı'nı, Nakkaştepe'yi ve Doğancılar'ı, Balat'ı ve Rumelifener'ini, Yeşilköy'ün arka sokaklarını ve Zeyrek'i o perspektifle keşfettim.
Sayfa 20 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Yazı şehri
Yazmak, bir eşikten sonra, yazı beyi için bir oluş biçimi halini alır. Kurtulmak, sıyrılmak, tutmak, erişmek olmasa da uzanmak, içinden ve altından, merkezinden ve yanından geçmek, bakmak ve gördüğünü oturtmak, seçmek ve almak, yadsımak ve itmek, ayrıştırmak, sıralamak, parçalamak ve bütünlemek, eksiltmek, arttırmaktır. Şüphesiz Baudelaire gibi yazmaktan, hattâ bakmaktan sözetmiyorum burada: Ne Paris aynı Paris'tir, ne günümüz avâresi yüzelli yıl önceki ata- sının perspektifine sığabilir. El almaysa, el almadır ama. Sokağa çıkmak, sokaktan sayfaya dönmek, sokağı sayfaya, sayfaları şehre döndürmek, dönüştürmek-yazı içre yazı geleneği, ustam ölmüş çoktan, ben neden sonra gedik çıkarım; bis.
Sayfa 14 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Son olarak sahaflara kısaca değineceğim. Bitpazarlarında (Clignanco- urt, Vanves), Seine'in iki kıyısına dağılmış sayısız 'bouquiniste' kutusun- da ciddi hazineler bekler her zaman. İyi kötü her mahallede, ikinci el kitap satan küçük kitabevlerine rastlanır, özellikle yeni çıkan kitapları indirimli bulma olasılığı yüksektir bunlarda. Tek koşul: Vaktiniz olmalıdır. Paris kitapçıları genellikle huysuz insanlar değildir. Sizi taciz etmez- ler. Bir kitabevine her gün gidebilir, bütün kitaplan karıştırabilir, sayfalar ca okuyup çıkabilirsiniz: Kimse çıt çıkarmaz. Kitabevi çalışanları genellik- le yumuşak, yardımsever insanlardır, bazıları çalçenedir de: Edebiyat ya da felsefe, ağır söyleşilere dalmaktan çekinmezler. Kitap çalmak zordur burada, gereken önlemler alınmıştır. Müdavim müşteri hoş tutulur, ar- mağan verilir, gene de, bilebildiğim kadarıyla veresiye çalışma yöntemi geçerli değildir. Beni, saydığım kitabevlerinde enikonu tanırlar örneğin, ama İstanbul'da olduğu gibi, gerektiğinde, kimse "sonra verirsiniz" de- meye kalkışmaz Paris'te öyle sanıyorum, çok da emin değilim.
Sayfa 79 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Reklam
Bir kenti tanımak
Kenti tanımak, onun içinde kaynamayı, kanamayı, uçlara gitmeyi gerektiriyor. Serüven duygusunun gözüpek boyutlar taşıdığı yıllar bağlayıcı ilişkinin kuruluşunda, ben o üç kentte 13-25 yaş dilimleri arasında yaşadım, öyle anlar birikmiştir ki bu dönemin içinde, onları daha olgun, ürkek, temkinli yaşlarımda herhalde yaşayamazdım. "Bir kentin içeriden görünüşü" vakit, emek, tutku üçgeninde usul usul biçimlenir. Tek bir yapıyı, tek bir sokağı ya da meydanı, bir mahalleyi avucunun içine almak: Ne çok bakış bekler. Bakmanın binbir biçimi- ne gönderiyorum bunu söylerken, görmenin çemberi öylesine geniştir. Temas, nesnel portreyi tamamlamaz ayrıca, sizin kentiniz sözkonusu- dur, onu bir başkası sizin gibi görmez. Tanımanın yollarından biri de işte bu eksenden geçer: Öteki'nin görmüş olduğu nedir? İstanbul, Paris, Roma gibi kentlerin en zorlu yanı, tabakaların üstüste bindiği bir palempsest gerçekliği taşımalarından gelir: Harfler, görün tüler, vakitler üstüste binmiş, biribirilerine kaynamıştır. Bu yorucu bü- tünlük çoğu insanı duvara çarpar. Geri çekilirler. Kentin içinde değil de üstünde yaşamaya başlarlar. Ondandır: Bir kenti gezmen kimliğiyle hiç kimse tanıyamaz, içinde yaşamış olmak şarttır.
Sayfa 55 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Sorumluluk bulaşıcı oluyor. Parislilere bulaşmış. Korumayı onlara öğretmişler. Louvre'un, köprülerin, Notre Dame'ın, Tuileries çevresi anıtlarının onarımları yıllardır sürüyor. Bütçeden geniş pay ayrılıyor bu işe.
Sayfa 27 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Yılgı verici yönetimlerden kaçanlar kendilerini burada, özgürlüğün Avrupa'daki simgesi haline gelen Paris'te bulmuşlar. Şehir bununla, bu yanıyla övünmekte haklı. Çok mu konuksever davranmıştır? Bağrını açtığı doğru: Ülkelerinde sıkışan sayısız Amerikalı- nın, Almanın, Polonyalı ya da Rusun, Güney Amerikalı ya da Kuzey Af- rikalının Paris'e sığındığını biliyoruz. Herkese iyi davranmamış, iyi gel- memiştir ama: Cesar Vallejo, Sadık Hidayet, Paul Celan burada intihar edenlerden birkaçı. Ben çeyrek yüzyıldır tanıyorum bu kenti; oysa iki yüzyıldır geliyor gönüllü ve zorunlu sürgünleri. Son çeyrek yüzyıl için şunu söyleyebilirim: Hırpalıyor insanı bu kent, çekiciliğiyle ters orantılı biçimde: Özgürsünüz bir yere kadar, özgürlüğünüzün sınırı ne yazık ki varsıllığınızın sınırına bağlı.
Sayfa 17 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
'Felsefe kahveleri', Quartier Latin'den Bastille'e sıçradıydı, bilmiyo rum eskisi kadar hummalı, sürüyor mu o söyleşiler? Café le Sorbon bir girişimde bulunuyor öte yandan: 'Café-Cinéma' önerisi umanm tutar, yerleşir. Bir film görmüşsünüz, etkisi üstünüze çökmüş, sıcağı sıcağına birileriyle tartışabileceğiniz bir ortamın olması, oraya gitmeseniz bile, iyidir. Şehir durmadan kıpırdamalı. Ben, otuz yıldır Paris'in durduğunu görmedim.
Sayfa 168 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.