“Hayatta en önemli olan şeylerin sevgi, minnettarlık ve bağışlama olduğunu düşündüğümü söylemek istiyorum. Sevgi, çünkü sevgi olmadan hayat nedir ki? Minnettarlık, çünkü annem bana her zaman minnet dolu olmamı öğretti. Ve teşekkür ederim dediğinde bu karşımdakini de mutlu eder. Ve bağışlama, çünkü hayat öfkeli olmak için çok kısa ve göz kamaştırıcı..”
Paris'ten Çiçeklerle
Sevginin yaptığı da budur. İnsanları zamandan, savaş ve yıkımdan, kötülükten ya da acıdan daha güçlü olan bağlarla birbirine bağlar.
Paris'ten Çiçeklerle
Hayatımızdan ne anlam çıkarmaya çalışırsak çalışalım, çoğu bizim elimizde değil. Evet, eğitim alabiliriz, çok çalışabiliriz, iyi bir arkadaş, aşık, vatandaş, ebeveyn olabiliriz. Ama yine de olması gereken olacak. Bütün bunların yıldızlara yazıldığına inanmak insana özgürlük veriyor.
Nilüfer çiçekleri yürek parçalayıcı yolculuklardan geçerler. Tohumları toprakla, artıklarla ve birbirine giren köklerle kaplı bulanık bataklık suyunda filizlenir. Nilüferlerin çiçek açması için, bu korkunç karanlıkta yolunu bulması gerekir. Balık ve böcekler tarafından yenmekten kaçınmalı, sürekli yoluna devam etmeli, eğer ortaya çıkacak gücü olursa, suyun üstünde bir yerde güneş ışığının olduğunu içten içe bilmeli ya da en azından bunu umut etmesi gerekir. Böyle yaptığında da, bu yolculuktan zarar görmeden çıkar ve zafer kazanmış bir şekilde çiçek açar.” Ellerimi omuzlarına koydum. “l'amour sen bir nilüfersin.”
Paris'ten Çiçeklerle
"Herkes kendi çapında sanat insanıdır,"
"Hata diye bir şey yok ve sadece iki kural var,"
" Her şey kulağını tıkamalı ve kalpten çizmelisin."