Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pazar Güneşi

Cemil Kavukçu

En Yeni Pazar Güneşi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Pazar Güneşi sözleri ve alıntılarını, en yeni Pazar Güneşi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizmi abi? Biz traktörlerin arkasına takılan römorklardan yaparız. Dükkan çok büyük, ustabaşı, kalfalar, çırak­ lar... tam on kişi çalışıyoz. En tıfılları da benim ahi. Hep iter kakarlar, söverler, kimi de tekmeyle kıçıma vururlar.
Kuşçunun oğlu o. Çocuk fabrikası bir anayla babanın sokaklara ar­mağanı.
Reklam
- Ölü kuş oğlum... Öldürmüş kuşu, bir de kafa­sını koparmış... Ahlaksız... Yazık günah değil mi? Bu kış kıyamette o kuşun yavruları yok mu? Akşam an­neleri yuvaya dönmeyince ne yiyecek o yavrular... Ama Selo'nun da annesi yoktu.
- Bana da kuş vurur musun? - Vururum. Ne vercen? - Bir geceliğine kırmızı kamyonumu veririm, oynarsın. - Tommiks ciltlerini, Red Kitleri? - Onları da veririm.
- Hazreti İbrahim'i kafirler ateşe attıklarında, Gugutteler boyunlarına astıkları bakraçlarla su taşı­mışlar, boyunlarındaki kara halka da o yüzden kal­mış... - Yalanlan, kuş nasıl su taşır? - Ben ne bileyim, Kuran'da öyle yazıyormuş. - Onlar Peygamberkuşu'dur, leyleğin üç katı fa­lan, taşımışsa onlar taşımıştır.
- Gugutte vurmak günah değil mi Selo? - Nedenmiş, o da kuş! - Ama o mübarek kuş. - Nesi mübarekmiş? Bi de güzel eti var ki...
Reklam
Bunları değil, sen bana kuşları anlat Selo. Birden gözleri ışıdı. - Kuşları mı? - He, hani vurduğun kuşları.
SELO'NUN KUŞLARI Camın buğusunu siler silmez gördü onları; cami çeşmesinin çinko saçaklı korunağı altındaydılar. Karlı ve soğuk günlerde saçak altlarına sığınan güvercinler gibi omuzlarına gömmüşlerdi başlarını.
Oğlu da adam mıydı? Karının kulu kölesi olmuştu. Gününden beri İstememişti bu kıçı çıngıllıyı, ama kısmet işte.
Sövgüsüz konuşmaları, şakalaşma­ları olanaksızlaşmış artık.
Reklam
Kollarını birbirinin boynuna dolamışlar; yürümek değil onlarınki, dalaşmak, boğuşmak, oynaş­mak, kapı zillerini çalıp kaçmak, küçük çocukların oyunlarını bozmak, yakalayabildiklerini tokatlamak.
Formika tutkalı, vernik, cila ve sümük kurusuyla bezeli iş giysilerini giyerek, iki parmağını bıçkıya kaptırmış patronun (beş vakit namaz, ana-avrat kü­für, günde iki paket sigara ve yirmi çay) dükkanına gidip parça başı portatif masa iskeleti çakacak, zımpa­ra yapacak, vernik atacaklar. Ve yeni bir hafta sonu­na dek biraz daha büyüyecekler.
Çıkışta börek yi­yip kabukları kırmızıya boyanmış yumurtaları to­kuşturacaklar. Sonra seyyar tatlıcının küçük ruleti, para basan küçük kirli eller, küçük kirli ellerde kaza­nılmış, balı damlavan tatlılar; turşu suyu sonra, tek tek satılan yabancı marka sigaralar, dudakları kapka­ra yapan ayçiçeği. Ve pazar bitecek.
Film aralarında başlarını Tom Braks, Zagor ya da Teks'in sonu gelmez serüvenlerine gömüp okuya­cak, sıkışınca da yerlerini, duvara yaslanarak filmleri ayakta izleyen asık yüzlü çocuklara kaptırmamak ya da dalıp gittikleri serüvenden kopmamak için- san­dalyelerinin altına işeyiverecekler.
Bugün onların günü. Dört film birden izleyecek­ler sabah onda başlayan pazar sinemasında. Gözleri kanlanacak, başları dönecek belki, ama dört film bir­ den...
69 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.