Helena Troya prensiyle kaçtı diye anlattı. Bu adam -adı Paris’ti- Kral Priamos’un küçük oğluydu, anlaşıldığına göre pek yakışıklıydı. İlk görüşte aşktı söz konusu olan. Dokuz gün dokuz gece süren -prensin onuruna Menelaos’un verdiği-şölen sırasında Paris ile Helena Menelaos’un arkasından birbirlerine işmar ederlerken, o hiçbir şey fark etmemişti. Hiç şaşırmamıştım buna, adam odun kafalıydı, hödüğün tekiydi çünkü. Helena’nın gururunu yeterince okşamamış, o da okşayacak birine susamıştı. Sonra da Menelaos bir cenazeye katılmak üzere kentten ayrılınca, iki âşık Paris’in gemisine taşıyabildikleri kadar altınla gümüşü yükleyerek ortalıktan toz olmuşlardı.
Ya tanrılar, ya yalvaçlar, değişsin hayatım
Körpe bir yiğit beni karısı yapsın!
Lâkin ne er ne de geç bir yiğit açar kapımı
Alınyazım çok çalışmak, ölüm karayazım!