Halid b. Velid, Humus'ta öldü. Ölüm döşeğinde şöyle dediği anlatılır:
"Amellerim arasında 'La ilahe illallah 'tan sonra, sağanak halinde yağan yağmur altında kalkanım elimde kafirlere baskın yapmak için sabaha kadar beklediğim bir geceden daha ümit verici bir amelim yoktur... Onlarca harbe katıldım. Bedenimde savaş yarası almamış bir karış yer yoktur. Ya bir ok ya bir kılıç ya bir
mızrak. . . Savaşta öldürülmek isterdim. Fakat bakın halime, develer gibi yatağımda ölüyorum."
Bir şey anlatırken doğru olmak ne kadar önemliyse anlatış şekli, üslubu da benim için o kadar önemlidir. Zengin bir içeriğe ve üsluba sahip nadir kitaplardandı desem mübalağa etmiş olmazdım herhalde. Öncelikle yazarın kitapta kullandığı edebi üslubu ve stili ele alacak olursam fazlasıyla etkileyici ve ön yargılarımı da ortadan kaldıran bir tarzda olduğunu söyleyebilirim. İlk başlarda devrik yazım tarzı ve edebi üslubunun ağır geleceğini düşünmüştüm ki buna benzer okuduğum ağır edebi dile sahip kitaplar da oldu lakin bu kitap düşündüğümün aksine yormayan hatta bu devrikliğine rağmen akıcı bir üsluba sahipti. Hatta devrikliği akıcılığını daha güzel hale getirmişti diyebilirim.
Yazarın kitapta ayna tasavvuru üzerinden ele aldığı sahabîler, belli bir tertiple onları ele alışı ve onları anlatım tarzı ise beni ayrı etkiledi. Yazar, ele aldığı sahabilerin yaşantılarından, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e dair olan anılarından en etkileyici ve deyim yerindeyse en can alıcı hadiseleri ele almıştı.
Zengin içerikli bir eser.
Sözün özü muhakkak okumanızı tavsiye ederim.
Elbisenin eskisini, kalbin yenisini makbul gören, üzerine elbise alabilmek için kılıcını satmak zorunda kalan Ali! "Bu kılıcı kim benden satın alacak? Yerden tohum bitiren Allah'a yemin ederim ki çok kere bu kılıçla Resulullah'ın (sav) yüzündeki üzüntüyü giderdim. Şayet giysi alacak param olsaydı kılıcımı satmazfım!" diye yükselen sesiyle kılıcını değil, belki de dünyayı satılığa çıkaran Ali! Zira ona göre dünya, aldatıcı bir yalan, şaşırtıcı bir hayal ve anlamsız bir şiirdi.