Platon, bir amaç gütmeden hikaye anlatmaz, hikayeleri faydalı olduğu için sever. Kendi hikayelerini uydurur ya da diğer insanların hikayelerini allayıp pullayarak onlardan daha güzel bir şekilde anlatır.
Alkibiades, Symposion'da Sokrates'in her bakımdan iki taraflı bir varlık olduğunu iddia eder. Silenus'un birkaç kaba figürü gibi, içinde bir tanrı imgesi için daha dışsal bir durum yoluyla öneride bulunmaktadır. Akıl yoluyla, Platon'un kendisinin varsaydığı rota, birbirinden oldukça farklı iki izlenim şeklinde genel olarak birbirinden farklı iki gözlemci üzerinde gözlemlenebilir. Ksenophon'a göre, çok basit, hemen hemen sade, gösterişsiz, dünyevi, yöresel olan konuşmacı, Platon'la birlikte önemli, zor ve sıra dışı düşüncelerin sözcüsü haline gelir. Sokrates'in kendi yazılı sözlerinden bir kelimesi bile eksik olsa, akıllara hemen şu soru gelir: Gerçek Sokrates, gerçekten Ksenophon'a göre bir Sokrates miydi ve tüm bunların dışında, Platon'un oldukça özgün ve bağımsız dehasının zengin bilgi hazinesinden alınan cömert bir borç muydu? Yoksa gerçekten, tüm bu erişmesi zor ve hararetli zihinsel yeteneği "Platonik Diyaloglar" ile inandırarak, daha acemi basit nitelikleri sunan üstat, Ksenophon'un derinlemesine anlayabileceğinden daha büyük ve çok taraflı mıydı? Hiçbir Platon okuyucusunun kendini tatmin edememesi bir problem oluşturmaktadır. Onu bu Diyaloglar'da, Sokrates gerçeğini kendisine tanımlarken bulduğumuz için, okuyucu, Sokrates'ten ne ölçüde eksiksiz çıkarımlar yapmalıdır?