Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Politik İnceleme

Baruch Spinoza

Politik İnceleme Gönderileri

Politik İnceleme kitaplarını, Politik İnceleme sözleri ve alıntılarını, Politik İnceleme yazarlarını, Politik İnceleme yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zaten heykeller, zafer alayları ve erdemlere özendiren başka şeyler, özgürlüğün belirtileri olmaktan çok köleliğin alametleridir. İyi davranışlarından dolayı özgür insanlara değil kölelere ödüller verilir.
İnsanları sadece korkutarak yönetmeyi hedefleyen bir Devlette hüküm süren, erdemden çok kötülüğün yokluğudur.
Reklam
Zira hiç kimse bazen uyuklamayacak kadar uyanık değildir ve hiç kimsenin, kararlılığına/ruhun gücüne en çok ihtiyaç duyulduğunda bazen direnci kırılmayacak ve hezimete uğramayacak denli güçlü ve sağlam bir zihni asla olmamıştır.
Özgürlük gerçekte bir erdemdir (virtus), yani bir yetkinliktir (perfectio). Böylece insanda güçsüzlüğü teyit eden hiçbir şey özgürlükle ilişkilendirilemez. Dolayısıyla var olmayabileceği için ya da aklını kullanmayabileceği için insanın özgür olduğu öne sürülemez; aksine, insan ancak doğasının yasalarına uygun olarak var olma ve eylemde bulunma gücü olduğu sürece özgürdür.
Esenliği birkaç kişinin doğruluğuna bağlı olan ve işlerin düzgün yürümesi, idare edenlerin dürüst davranmak istemesini gerektiren bir Devlet (imperium) hiçbir istikrara sahip olamayacaktır.
Bundan başka aklın da duyguları dizginleyebileceğini ve yönetebileceğini gösterdik, ama aynı zamanda gördük ki aklın öğrettiği yol çok çetindir; dolayısıyla, halk yığınlarının ya da kamu işleriyle uğraşanların aklın öğütlerine göre yaşamasının mümkün olduğuna inananlar, şairlerin altın çağının hayalini kurarlar, yani hayallerle avunur dururlar.
Reklam
"Özgürlük gerçekte bir erdemdir,yani yetkinliktir."
"Onlar insanları aslında oldukları gibi değil,ama kendilerini nasıl olmalarını istiyorlarsa öyle tasarlarlar."
Gerçekte insan, doğal durumda olsun toplumsal durumda olsun, kendi doğasının yasalarına göre eylemde bulunur. Ve kendi çıkarını gözetir, çünkü her iki durumda da, onu şu ya da bu eylemi yapmaya ya da yapmamaya zorlayan şey umut ya da korkudur.
Devletin kuralının her yurttaşa kendi eğilimlerine göre yaşama hakkı vermesi düşünülemez, demek ki her bireyi kendi kendinin yargıcı yapan bu doğal hukuk, toplumsal durumda zorunlu olarak ortadan kalkar.Devletin kuralı deyimini bilerek kullandım, çünkü her bireyin doğal hukuku toplumsal durumda da varlığını sürdürmekten geri kalmaz. Gerçekte insan, doğal durumda olsun toplumsal durumda olsun, kendi doğasının yasalarına göre eylemde bulunur. Ve kendi çıkarını gözetir, çünkü her iki durumda da, onu şu ya da bu eylemi yapmaya ya da yapmamaya zorlayan şey umut ya da korkudur, ve iki durum arasındaki temel ayrılık, toplumsal durumda tüm bireylerin aynı korkuları duymaları ve güvenliğin tüm bireyler için aynı nedenlere dayanmasıdır, bunun gibi, yaşam kuralı ortaktır, bu da ne kadar gerekirse gereksin, her bireyde bulunan kendi kendini yargılama yetisini ortadan kaldırmaz. Gerçekte sitenin tüm buyrultularına uymak eğiliminde olan kişi, ister kendi gücünden kuşkulansın ister dinginlikten hoşlansın, eğilimine uyarak kendi güvenliğini ve çıkarlarını gözetmektedir.
Reklam
Övgüye ve kınamaya gelince,bu duygular, erdem fikrinin tersine, insan güçsüzlüğünün yol açtığı sevinç ya da üzüntü duygularıdır.
Demek ki, günah ve uyarlılık (kesin anlamında) nasıl ancak bir devlet içinde düşünülebilirse, adalet ve adaletsizlik de, aynı biçimde, ancak bir devlet içinde düşünülebilir. Gerçekte doğada şu bireyin hakkı değil de öbür bireyin hakkıdır diyebileceğimiz hiçbir şey yoktur, her şey herkesindir, yani her birey gücü olduğu ölçüde hakka sahiptir. Tersine, hangi şeyin şu bireye ve hangi şeyin öbür bireye ait olduğuna ortak yasanın karar verdiği bir devlette, her kişiye hakkını vermek konusunda sürekli bir istemi olan kişi adaletli, bir başkasına ait olanı kendisine mal etmeye çalışansa adaletsiz diye adlandırılır.
İnsanlar ortak hukuklara sahip olduklarında ve sanki tek bir düşünceyle yönetiliyormuş gibi olduklarında, her insanın güç bakımından, kendisinden daha güçlü olan birleşmiş öbür insanlar karşısında daha az hukuka sahip olduğu kesindir, yani gerçekte her insan, doğa üzerinde ancak ortak yasanın kendisine verdiği kadar hukuka sahiptir. Öte yandan, her insan ortak yasanın kendisinden istediği her şeyi yerine getirmek zorundadır ya da öbür insanların onu buna zorlamaya hakları vardır.
Doğal durumda, her kişi bir başka kişinin baskısına uğramayacak biçimde kendini koruyabildiği sürece kendinin efendisidir, ve insanın doğal hukuku her kişinin gücüyle belirlendiği sürece, tek başına herkesten sakınmaya çalışmak boşunadır, doğal hukuku korumanın güvenceli hiçbir yolu bulunmadığından, bu hukuk gerçekte varolmayacaktır, ya da olsa olsa tam anlamıyla kuramsal bir varlığa sahip olacaktır. Elbette, kişiyi korkutan nedenler ne kadar çoksa, kişinin gücü ve dolayısıyla hukuku da o kadar azdır. Ayrıca karşılıklı yardımlaşma olmadan insanlar ne yaşamlarını sürdürebilir ne de ruhunu geliştirebilir. Burada şu sonuca varıyoruz: yalnızca insan türünü ilgilendiren doğal hukuk, nisanların ortak hukuklarının bulunması, birlikte oturacakları ve birlikte işleyecekleri topraklarının bulunması, güçlerini sürdürmek, kendilerini korumak, her türlü şiddete karşı çıkmak ve ortak bir isteme uygun olarak yaşamak istemeleri dışında düşünülemez. Gerçekte, bir bütünde birleşmiş insanların sayısı ne kadar çok olursa, bunların ortak hukukları da o kadar büyük olacaktır. İnsan doğal durumda kendi kendisinin efendisi olamayacağı için, skolastikler insanı toplumsal hayvan diye adlandırdılar, buna ben de katılıyorum.
Gerçekte özgürlük, daha önce gösterdiğimiz gibi, eylemin zorunluluğunu ortadan kaldırmaz, tersine bu zorunluluğu getirir.
535 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.