Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2017 Ağustos

Popular Science Türkiye - Sayı 64

Popular Science Türkiye Dergisi

En Eski Popular Science Türkiye - Sayı 64 Gönderileri

En Eski Popular Science Türkiye - Sayı 64 kitaplarını, en eski Popular Science Türkiye - Sayı 64 sözleri ve alıntılarını, en eski Popular Science Türkiye - Sayı 64 yazarlarını, en eski Popular Science Türkiye - Sayı 64 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bir araştırmaya göre et yerine fasulye yemek sera gazı salınımını büyük ölçüde azaltarak iklim değişiminin etkilerini hafifletebilir. Araştırmaya öncülük eden Helen Harwatt, “Muhtemelen ilk defa fasulyeler gaz azaltıcı olarak tanımlanıyor” diyor. Endüstriyel inek ve sığır çiftliklerinin çok güçlü bir sera gazı olan metanı aşırı oranda ürettiği bilinen bir gerçek. Baklagillerin eşit miktarlardaki tüketimiyse ettekinden fazla kalori ve proteini çok daha küçük karbon ayak iziyle elde etmemizi sağlıyor. Araştırmacılar, etin fasulye ile yer değiştirmesinin özgür bırakacağı alanı hesaplamak adına önceden yayınlanan çalışmaları da kullandı ve bu değişimin şu anda işlenen tarım arazilerinin yüzde 42’sini serbest bırakacağı ortaya çıktı."
Et Yerine Fasulye Yemek Gezegeni Kurtarır mı? - Sınıflı toplumların kendi kendini yeniden üretmesine karşı çıkmadıkça hiçbir şey gezegeni kurtaramaz.
"Kansas Üniversitesinden bir araştırmacının yürüttüğü yeni çalışmaya göre bir Neandertal’in 130.000 önce dişleri üzerindeki bıraktığı kurdan izleri ve diğer müdahaleler tarihöncesi diş hekimliğinin bir örneği. Antropoloji bölümünden emekli Profesör David Frayer’ın dediğine göre “Bu Neandertal’in yaşadığı diş sorununa uyuyor ve küçük azı dişi üstündeki kürdan çizikleri, kırıklar ve diğer izler muhtemelen kendini iyileştirme çabasının bir ürünü. Çağdaş bir insandan bekleyeceğimiz davranışlarla uyumlu, ilginç bir bağlantı ya da olgu topluluğu. Diş ağrısı çekmemiş insan yoktur ve Neandertaller de çene kemiğine gömülü dişin nasıl bir problem olduğunu biliyordu.”
Sayfa 43 - Doğan Burda Dergi - İlkel ortodonti
Reklam
"Bir dizi bağımsız görüntünün birleştirilmesiyle elde edilen bileşik görüntü, evrendeki galaksilerin şu ana kadar gözlemlenememiş karanlık maddeyle birbirine bağlı kozmik bir ağ oluşturduğu yönündeki tahminleri doğruluyor. Evrenin yaklaşık dörtte birini meydana getiren gizemli bir madde olan karanlık madde parlamıyor, ışığı emmiyor ya da yansıtmıyor. Bu yüzden de çekim etkisi dışında saptanması neredeyse olanaksız. Waterloo Üniversitesi’nden gökbilim profesörü Mike Hudson, “Araştırmacılar, galaksiler arasında uzanarak onları birleştiren, ağ benzeri bir süper yapı oluşturan karanlık madde ipliklerinin varlığını onlarca yıldır öngörüyordu,” diyor. “Bu görüntü, tahminlerin ötesinde bizi görüp ölçebileceğimiz bir şeye götürüyor.”
Sayfa 58 - Doğan Burda Dergi - Galaksileri birleştiren karanlık madde ağı ilk defa görüntülendi.
"Beynimiz yüz milyarlarca nöron ve glia hücreleriyle dolu. Her biri tüm genomu içeren bu hücrelerin hepsi neredeyse bir şehir kadar karmaşık. Tüm bu hücreler diğer hücrelere her bir saniyede yüzlerce kez elektrik sinyali yollayabilir. Tek bir nöron 10 bin tane nöronla bağlantı kurabilme gücüne sahip. Orada milyarlarcasının olduğunu düşünürsek, beyin dokusunun 1 santimetre küplük ufacık bir kesitinde bile Samanyolu’ndaki yıldız sayısından daha çok nöral bağlantı bulunuyor. Zihnimiz bunların tümünü bilince yansıtacak olsa böyle muazzam büyüklükteki bir veri yumağını çözme, oradaki tüm bilgileri algılama ve işimize yarayacak şekilde düzenleme yükünü kaldıramazdık. Zihin araştırmacılarının fikir birliğine vardığı üzere; zihnin derinlerine gizlenmiş, bilinçaltı denilen bir alt-zihne sahibiz. Ve o, bilince yansıyan işlemlerden çok daha fazlasını üstleniyor. Üstelik bunların çoğu için bilinci devreye sokmasına, yani bize bunları bilgi olarak yansıtıp yaptığı işlemlere dâhil etmesine de ihtiyacı yok."
Doğan Burda Dergi
"Bir kara deliğin içine düşen hiçbir şeyin yutulmaktan kurtulamadığını biliyoruz. Einstein’ın formüllerinden yola çıkarak keşfettiğimiz kara deliklerin gerçek olduğunu da biliyoruz. Bu formüller mükemmel derecede simetrik oldukları için kara deliği öngörmelerinin yanı sıra beyaz deliklerin de var olabileceğini gösteriyor. Teoride kara deliklerden yutulan madde diğer taraftaki beyaz deliklerden dışarı püskürtülüyor. Aynı formüllerden türedikleri için her ikisinin de yapısal özellikleri aynı. Tıpkı kara deliklerde olduğu gibi, beyaz deliklerin de kalbinde tekillik dediğimiz kütleçekimsel bir anomali bulunur. Ve tabii ki her ikisinde de olay ufku dediğimiz, maddenin yutulmaktan kurtulamadığı bölgenin sınırlarını çizen bir alan mevcut. Bir kara deliğin olay ufkuna giren madde hızla yutulurken, teoride beyaz deliğin olay ufkuna yakalanan her şey dışarıya püskürtülüyor. Kara ya da beyaz deliğin ortaya çıkmasıysa zamanın akış yönüne bağlı. Zaman ileri doğru aktığında kara delikler, geriye doğru aktığındaysa beyaz delikler oluşuyor."
Sayfa 94 - Doğan Burda Dergi - Beyaz Delikler Gerçekten Var mı?
Geri13
35 öğeden 31 ile 35 arasındakiler gösteriliyor.