Bu eser distopya ile utopya arasında dünyada gidip gelmeyi sağlıyor.
caritat’ın olası en iyi dünyayı arama sırasındaki tutkusu takdire şayan gerçekten. Bazen utopik şeylerin altinda korkunç gerçekler yatabilir.Ama öyle bir umut vardır ki birlikte olabilmenin birlik içinde yaşayabilmenin umudu bu insanı güçlü kılar.Caridatın öğrendiği şey insanlar görevinin bittiğini söyleseler de yolculuğa devam etmesi gerektigini ve insanların ögrenmekten kaçınarak kendi dillerine dünyalarina sıkışarak birbirlerine kapalı olduğudur."Açık toplumun düşmanlarını tanıması gerektiğini düşünmüs ve umudunu gittigi hic bir sembolük ülkede kaybetmemiştir.
Zamanında siyasal bilimler hocamın önerdiği, bulmak için çaba harcadığım, bulunca da keyifle okuduğum ülkemizde pek bilinmeyen distopik bir roman. Caritat'ın tren yolculuğunda her bir durak siyasal ideolojilerin pratik yansımalarını barındırıyor. Kitap bu yönüyle ideolojiler hakkında farklı paradigmalar kazandırıyor. Siyasal bilimlere ilgisi olanlara okumayı önerebileceğim, bulunması zor bir roman.
Sevgili Justin,
Sana bunları, yine bilinmeyene yaptığım bir yolculuğun arifesinde, Özgüristan’ın kuzey sınırından yazıyorum. Özgürlük’teki yaşamım pek mutlu bir deneyim değildi; bu ülkenin vatanım olmasını kesinlikle istemem. Seni yanıltmak istemiyorum. Özgürlük’teki yaşam, önemli pek çok bakımdan, kuşku götürmezcesine özgürdü. Burada ne tutuklandım ne ihbar edildim, ne de polisler ya da askerler tarafından taciz edildim; hapse de atılmadım. Yardımsever uzmanların ve planlamacıların hesaplamalarının sonuçlarında da, diğer insanların kişinin nasıl yaşamadı gerektiğine dair düşüncelerinin baskısından da özgürdüm. Açıkça söylemek gerekirse, yapayalnız bırakıldım. Özgürlük’te rastladığım herkesten farksız gibiydim.
Peki ama, gerçekten özgür müydük?
Ayrık otu olmayan bahçe tohum verir; yine de Aydınlanma’dan beri biliyoruz ki, ne düşünce ne de doğada, bazı bitkileri ayrık otu olarak görmenin hiçbir temeli yoktur.