Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pusula Gönderileri

Pusula kitaplarını, Pusula sözleri ve alıntılarını, Pusula yazarlarını, Pusula yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yapılara Ulviyet Katan Koca Sinan Etkisi
“Mabedin içinde tek başıma olduğumu keşfediyorum, tek başıma ışıkla çevrelenmiş, insanın aklını alan nispetlere sahip bu mekânda tek başımayım; devasa kubbenin çemberi kucaklayıcı ve yüzlerce pencere beni sarıp sarmalıyor -bağdaş kurup oturuyorum, ağlayacak kadar etkilenmiş haldeyim ama ağlamıyorum, yerden yükseldiğimi hissediyorum ve İznik çinilerine işlenmiş hatları gözlerimle tarıyorum, renkli tezyinat, her şey ışıl ışıl ve sonra beni engin bir dinginlik kuşatıyor, yırtıcı bir dinginlik, bir an için seçilen bir doruk ama hemencecik güzellik benden kaçınıyor ve beni püskürtüyor-yavaş yavaş duyularıma kavuşuyorum; şu an gözlerimin algıladığı bana elbette muhteşem görünüyor ama az önce kapıldığım hisle alakası yok. Büyük bir keder beni pençesine alıyor, ansızın, bir kayıp, dünyanın gerçekliğinin ve onun tüm kusurlarının, acısının meşum tasavvuru, binanın kusursuzluğu kederi daha da vurguluyor ve aklıma bir cümle geliyor, sadece oranlar ilahidir, geri kalanı insanoğluna aittir. Bir turist kafilesi camiye girerken ayağa kalkmaya yelteniyorum ve iki saattir oturmaktan tutulmuş bacaklarım sendelememe ve Süleymaniye'yi bir sarhoş gibi, sevinçle gözyaşları arasında kararsız kalan ve kaçan bir adam gibi terk etmeme yol açıyor..”
Sayfa 90 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
İnsanın gönlü bir gariptir!
Sayfa 86 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Reklam
“İnanır mısınız ki ona beslediğim karanlık ve hazin bağlılık, farkına dahi varmadan beni şiirin ve müziğin yoluna sokmuştu..”
Sayfa 86 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
“... İran'ın tüm cazibesine rağmen lanetlenmiş bir ülkede bulunduğumuzu, her şeyin, şehadet çiçeği gelinciklere varana dek her şeyin kandan kıpkırmızı kesmiş olduğu, acının ve ölümün topraklarında olduğumuzu hatırlatmak gibi bir marifetleri vardı. Tüm bunları müzikle ve şiirle aklımızdan silmek telaşına düşerdik çünkü illa ki hayatta kalmak lazımdı, tıpkı unutma sanatının ustası olmuş İranlılar gibi.”
Sayfa 79 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Avrupa; Suriyelilerin, Iraklıların, Mısırlıların altından antik temellerini söküp aldı; bizim muzaffer uluslarımız, bilim ve arkeoloji tekelleri vasıtasıyla evrensel olanı temellük ettiler, bu yağmayla geçmişten mahrum bırakılan sömürge haklarının da bu geçmişi sanki yabancı bir unsurmuş gibi algılaması kolay oldu.
Sayfa 69 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
... bazıları nesiller boyunca babadan oğula arkeoloji kazıcısıydı, oryantalist arkeolojinin büyük atalarını tanımışlar ve 1930'lu yıllardan beri kazı fotolarında yer almışlardı. Nitekim ayağa kaldırılmasına katkıda bulundukları bu geçmişle nasıl bir ilişkileri olabileceği insanda garip bir merak uyandırıyordu: elbette Sarah bu soruyu sormuştu: - İşçiler açısından bu kazıların neyi temsil ettiğini bilmek isterdim. Acaba tarihlerinden mahrum bırakıldıkları, Avrupalının bir kez daha, bir şeylerini çaldığı hissine kapılıyorlar mı? Bilger'in bir teorisi vardı, bu kazıcılar açısından İslamiyet öncesine dair hiçbir şeyin onlara ait olmadığını, kadim cidden'e yani "çok eskiye" sürgün ettikleri bir baş ka düzene, bir başka âleme ait olduğunu savunurdu.
Sayfa 69 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Reklam
Suriye çölünün höyüklerinde alan deneyimi kazanmak için genellikle ücretsiz çalışmaya gelmiş olan Fransız, Alman, İspanyol ya da Italyan âlimlerin emirleri doğrultusunda toprağı eşeliyorlardı. Ta Irak sınırındaki Cezire'nin kasvetli topraklarına dek tüm nehir boyunca her milletin kendi kazı alanı vardı; Tuttul diye güzel isimli bir Mezopotamya sitesini de içeren Tel Halaf ve Tel Bi'a Almanlarındı; Dura Europos ve Mari Fransızların, Halabiye ile Tel Halula İspanyolların ve bu böyle sürüp gidiyordu/petrol şirketlerinin petrol alanları için çekişmesi gibi onlar da Suriye'den koparacakları imtiyazlar için çekişiyorlardı ve çakıltaşlarını paylaşmaya da çocukların misketlerini paylaşmaya olduğundan daha meraklı değildiler..
Sayfa 67 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Hayat bir Mahler senfonisidir, asla geri dönmez ve asla dörtayak üzerine düşmez..
Sayfa 63 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Nesne boşluğu doldurur..
Sayfa 32 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
...işte bu bana iyi gelirdi, bu sonu gelmez sonbaharın, camlarımı dövüp duran yağmurun yerine azıcık haziran güneşi...
Reklam
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren yaralar. ( Kör Baykuş)
Hiçbir şeyi atmıyorum yine de her şeyi kaybediyorum. Zaman beni soyup soğana çeviriyor.
Sayfa 64 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Güzeli düşlemeden önce dehşetin en dibini görmek, onu baştan sona kat etmek gerekirdi."
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren yaralar." diye yazar İranlı Sadık Hidayet..
472 syf.
·
Puan vermedi
Orientalist müzikolog Franz Ritter’in uyku tutturamadığı gecelerden birinde yine kendisi gibi Doğu aşığı, platonik aşkı Sarah’dan gelen mesaj vesilesiyle geçmişi, anıları, deneyimleri, bildikleri, gördükleriyle hesaplaşması. Öyle kuru kuruya anılar geçidi değil ama, dantel gibi ince ince işlenmiş, Ortadoğu nun gizemine bir şekilde kapılmış Batılıların resmî geçit yaptığı, tarihe, edebiyata, müziğe hasılı kültüre gönül vermiş isimleri yadeden çok güzel bir roman bu. Son zamanlarda en çok keyif alarak okuduğum kitaplardan biri, bence kaçırılmamalı (neredeyse bir sayfa süren uzun cümleler nedeniyle anlatının içine girmek biraz zorlayıcı oldu ama ritmi tutturunca çok zevkli okumak) #mathiasénard #pusula
Pusula
PusulaMathias Enard · Can Yayınları · 201929 okunma
Geri111
180 öğeden 166 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.