İnsanoğlu ölümle yaşam arasında incecik bir çizgi olduğunu bir türlü anlamıyor. Ölümsüzmüş gibi yaşamaya devam ediyor. Oysa ona her zaman o kadar yakınız ki! Bak ölüm bir adım ötemde duruyor.
Soldurma umutlarını. Sonsuz bir karanlıkta, dipsiz bir kuyuda hissetsen de kendini. Olmuş ve ölene çare yok. Olacak ve yaşanacakları kim bilebilir ki? Bir muamma, bir bilinmezlik. Kesinlikler sonuçsuz. İmkansız sandığın gerçek olabilir.
Karanlığın içinden beliren küçücük bir ışık büyüyerek aydınlatabilir bütün hayatını. Dipsiz sandığın kuyuya uzatılan bir halat, özgürlüğe kavuşturabilir seni. Ya da bitmez sandığın zenginlik, sefalete dönüşebilir. Kim bilebilir ki? Bu dünyada yıkılmaz sanılan imparatorluklar, yerle yeksan olup; küçük bir beylik, imparatorluğa dönüşebiliyorsa eğer. Ne olacağını kim bilebilir ki?
Tek bildiğim içimdeki ümitlerin hep yeşerdiği. İnsanı insan yapan, dünyayı var eden bu umutlar değil mi?
"Umudun bittiği yerde, yeni bir hayat yeşermez."
-Madu usta, okyanustan hep bir kadın gibi bahsediyorsun. Oysa kadınlar zayıftır. Hiçbir kadın, bir erkek kadar güçlü değildir.
-Ah çocuk! O kadar küçük ve tecrübesizsin ki gücü yalnızca kas kuvveti sanıyorsun. Güç akıldır, stratejidir. Hiçbir erkek bir kadın kadar ince düşünemez. Fedakârlıkları da gazapları da bir erkeğinkiyle ölçülemez. Ne kadar kabul etmesen de her zaman bir kadın hayatına yön verir. Bu annendir, sevgilindir ya da eşindir. Yalnızsan unutamadığın aşkındır.
"Güç akıldır, stratejidir. Hiçbir erkek bir kadın kadar ince düşünemez. Fedakârlıkları da gazapları da bir erkeğinkiyle ölçülemez. Ne kadar kabul etmesen de her zaman bir kadın hayatına yön verir."