... İstanbul'un menekşemsi bir gölgeye gitgide bürünen irili ufaklı kubbelerini, arkalarından altın vurmuş minarelerini, bir rüyanın içinde görüyordum gibi oluyordum ya! Gerçeğe bakarken rüyanın içinde olmak, yüzünü görürken hasretini duymak! Ne sızı duymaya, ne imrenmeye benzer bir sevindirici, hem de garipsetici şeydi o.